2 Ocak 2014 Perşembe

ALBY'NİN DOĞUMGÜNÜSÜ

 bugün albyle gecikmiş yılbaşı ve gecikmiş doğumgünü kutlaması yaptık...
Aslında hiçbirşey hayal ettiğim gibi geçmedi :(
ben 31 aralık akşamı bi bahaneyle yanına kaçıp kar küremi vermeyi,dilek feneri uçup hızlıca evime dönmeyi düşünmüştüm,olmadı...
1 ocak günü  de doğumgününü kutlamaya gidemedim,oysa ona pasta yapacaktım,güzel bi yer bulacaktı,pasta yiyip vodka içecektik...
Ama olmadı :(
geldik bugüne...
 Bi değişiklik olsun dedim,piyerlotiye çıkalım
metrobüste buluştuk,ayvansarayda indik...
internetten okuduğuma göre hemen düz yürü-piyerloti diyolardı
yok öyle bişey
indiik,feshaneye gittiik,yürüdük yürüdük anca eyübe çıkabildik.
zaten yılbaşı zamanları,otel kalabalık.müşterilerle ilgilenmekten uyuyamamış çocuk,bi de ben yürüttüm bi dünya
bu birinci fiyaskoydu
karnı çok açmış,biyere girdik bi lahmacun bi pide dedik,sıfırdan yapmaya başladılar,yarım saatte zor servis edildi,zaten azıcık olan vaktimizin değerli 45 dakikası orada ziyan oldu
bu ikinci fiyaskoydu
yürüye yürüye teleferiği bulduk.En az yirmi dakika sıra bekledik,sonra 8 kişi bindik teleferiğe.Oysa hiç öyle hayal etmemiştim,başbaşa oluruz,bi kaçamak buse kondurur,hediyelerini veririm demiştim...Üstelik ben son bindiğimde uzun bi yol  gibi gelmişti,manzara harika gelmişti...Oysa bindiğimiz gibi indik
bu üçüncü fiyaskoydu
 herneyse,indik teleferikten.Manzara bakma alanı var ya çıkışta,orası çok kalabalıktı,biz de doğru inmeye başladık.Bi ara oturdum bi mezarlığın dibine,ilk hediyemi verdim,kar küremi.
"beğenmedin mi???" diye sordum
"önemli değil"dedi
aynı dili konuşmamanın kötü tarafları,belki de daha güzel birşey söylemek istemişti. Bu "önemli değil" benim suratımı asınca "yani hediye...güzel çirkin ne önemi var? " dedi.Yani böyle söylenir mi,özenmişim bezenmişim ellerimle hediye yapmışım,hediyenin çirkini olmaz diyo :(
 he,öteki yorumu da bomba
"ben bunu eve götürdümse,annem yıkar zeytin koyar içine" :))
(zeytincilik yapıyolarmış da memlekette)
hala mezarlıktan dooru yürüyoruz,orada eski yazılar var,benimki bilir okumasını.Tuhaf mezar taşı olanları sordum bana okudu falan
bi ara bana döndü
"sen fatiha biliyor?" dedi
evet dedim,çooook ısrar etti söylemem için
benim elhamdürüllahirabbil dememle kahkaha atmaya başladı
çok komik söylüyomuşum,kendi nasıl konuştuğundan,aksanından haberi yok herhalde,benimle dalga geçiyo köpek :)
"Allah anlıyodur umarım" dedim,ne diyim yani...
 Eyübe çıkınca bi tane pastane gördük,girdik içeri siparişlerimizi verdik
ben de adamı tembihledim "mum koyun" diye
geldi tatlımız,dilek tutuldu mum üflendi :))
bayıldıı :) Hemen taktı anahtarını,başka anahtarlık kullanmama sözü de verdi :P
pastaneden çıktık,eminönüye nasıl gideriz diye sorduk.5 km bi yol varmış,yürümeyin dediler.Biz de otobüse bindik,eminönüye gittik.
Orada inip gerisin geri istiklal caddesine yürüdük,keşke direk taksim arabasına binseydik diye hayıflandım...
eyüp-eminönü arasında pek çok sonu kapı ile biten durak var,Alby "ayakapı" yı görmüş,hayretle bana gösterdi "ayakkabı mııı???"
sonra ona bu kapıların sur kapısı olduğunu söyledim ve yenikapının hikayesini anlattım.Hani var ya sultan süleymanla içki içen kayıkçı arasında geçtiği rivayet edilen şehir efsanesi :)
 Taksime geldiğimizde yine her zaman gittiğimiz kafeye gittik,tavla oynadık...Sonra iç dökme seanslarına başladık;
aramız limoniydi bikaç gündür,daha doğrusu beyefendinin keyfi yok.Eh,ben de PMS dönemimdeyim.Bi gerginlik vardı aramızda.
Böyle tek kelimeli cümleler konuşuyo,beni aramıyo,ben aradığımda konuşmuyo,güzel cümleler söylemiyo,devamlı uyuyo...yaşam enerjisi yok gibi yani.
Bütün günü beraber geçirdik,morali kafede yavaş yavaş yerine gelmeye başladı.Günün benim açımdan kötü geçmesi biraz da Alby'nin suratsızlığındandı yani...
 sonra canının neye sıkkın olduğunu söyledi,attığım triplerden utandım :-/
Tanıdığı birisi,daha doğrusu yaşıtı bir arkadaşı el kaide tarafından kafası kesilerek öldürülmüş.İki gün kadar önce haberi olmuş,daha doğrusu videosunu görmüş!!!
o ve onun gibi şeyler bozuyomuş moralini :-/
ne bileyim
alby'nin gözünden bakınca kendi hayatım ne kadar da tozpembe geliyor...
Çok neşeli,dalgacı,şımarık bir çocuk alby,gerçi ne çocuğu,dün itibariyle 24 yaşına girdi sıpa...Bu kadar neşeli bir yüzün ardında aslında ne kadar acı bir hayat hikayesi var :((
Oysa mutlu olmayı sonuna kadar hakeden,merhametli ve iyi bir insan... Ama her telefon çaldığında panik oluyor,kötü bir haber mi var diye...
Öyle işte,ne kendisi ne etrafındakiler mutlu burdan,kendi güzel hayatlarına,neşeli evlerine dönmek istiyor herkes...
Benim en birinci görevim tabii böyle üzgün olduğu zamanlarda Alby'i güldürmek,neşelendirmek...Gerçekten de konuştukça konuştukça keyfi yerine geldi.
Sonra da anlaştık,ne zaman böyle üzücü şeyler olsa beni arayacak,ben de ona şarkı söylicem telefonda :)
Öyle işte günlük
Bu üzücü havamız dağılsın diye dışarıya çıktık ve ona üçüncü hediyemi verdim, dilek feneri  <3
çok mutlu oldu ,tam romantik romantik açıyoruz,saçı sakalı karışmış bi adam bitti dibimizde
"rüzügar var rüzügar"
mal mal baktık...
"rüzgar var rüzügar,uçmaz bu rüzügarda"
"belki uçar" dedim "denemekten ne çıkar?"
adam geldi,aldı elimden "yırtılmış bu" dedi
sanane be adam,bela mısın dedim içimden,bakışımdan da anlamış olacak ki "satıyom ben bunları" dedi.
Romantik anımızı sabote etme hakkını oradan bulmuş demekki :))
 heykelin oraya gitti balonumuzla,çakmak çıkarttı,"şurdan tut,şurdan çek" falan talimat veriyo bide bize,hatta Alby anlamayıp adamın yanlış yeri çektiğinde tersledi bi de adam...
sonra biraz daha çabaladı,ama havalanamadan kendini imha etti zavallı fenerimiz :(
elimize tutuşturdu adam da "ben demiştim,rüzügarsız günde olsa ne güzel uçardı he" dedi
hesuphanallaaaaahhhhh
 günün son fiyaskosu da bu oldu...
biz denesek belki yine uçuramayacaktık ama en azından aşkla birşeyler yapmaya çabalayacaktık,gıcık adam :))
 Bu olaydan sonra azıcık gezi parkına gittik,
yaslandım omuzuna,güzel şeyleden konuştuk...
______________
yazımı günden bir enstanteneyle bitireyim
yine hazırcevaplığıyla beni susturduğu bir anda "baaak,peri senin hakkında ne diyo" dedim,dün gece attığı mesajı gösterdim.
Dil papuç kadar'a kadar olan kısmını okuduktan sonra aldım telefonu,meselenin özü oydu yani-gerçekten de dili papuç kadar beyzadenin.
Ben telefonu alınca merak etti devamını,bakayım bakayım diye ısrar etti,bende açtım gösterdim.Aynen şöyle
"hakleteneze...hakkatiniz...halte..hakkı..sevindim babayım..sevindim babacım...hakkanıazana sevindim babacım..yok...bebeğim..sevindim bebeğim..ne yazıyo yaaaa"
onun bu okuma azmini gördükten sonra benim yazdığım yüzlerce smsin boş olduğuna kanaat getirdim.
ben düşünüyom,özeniyom bezeniyom da ne oluyo-anlamıyomuş ki :-@
hatta :


Hiç yorum yok: