bugün sofrada bi yer sordum,anneannem tarif etti.
babam atıldı "anne sen ne diyosun?orası 20 yıl önce taşındı!"
=))) =)))
29 Aralık 2013 Pazar
27 Aralık 2013 Cuma
rüyalar gerçek olsa
bu sabah çok güzel bir rüyayla başladım güne...
gittiğim bir kafe varmış.Daha doğrusu kitapçı,kitap seçmişim dört tane,sonra cafe bölümüne geçmişim
bi garson kızla sohbet falan ediyomuşum,neşem yerinde...
kasaya para ödemeye gittiğimde abi bana "sen sosyoloji okuyodun,di mi?" diye sormuş,herhalde kızla konuşmamızdan duymuş...
Ben evet deyince çıkarıp telefon bi arkadaşını arıyo,sosyoloji mezunu.Bulursun abi sen,hadi yaparsın bişeyler" falan gibi konuşuyo.Sonra da bana "seni bekliyolar" diyo.
Verilen adrese taksiyle gidiyorum,bi lira 25 kuruş gibi bişey tutuyo...
çekine çekine ofise bir giriyorum ki,kim???
Harun hoca!
beni görünce gözlerine inanamıyo, "bak burda kim var" diye birine sesleniyo
kiiiiiii MAHLAS!!!
burada parantez açayım,mahlas harun hocanın kankası,ikisi de liseden öğretmenlerim.Ama ben bu Mahlas hocayı çooooook severdim,hatta birazcık fazla <3 O da beni severdi,tabii benim gibi değil :-p
üniyi kazandığım zaman bile telefonlaşmaya,arada görüşmeye devam ettik...
Herneyse,ikisi de beni görünce çok seviniyorlar ve ben işe alınıyorum
iş ne bilmiyorum ama o ikisinin içinde olduğu her işe ben seve seve girerim ^^
öyle işte günlük,böyle güzel bir rüyayla uyandım
inşallah hayırlara vesile olur da güzel bir iş bulurum artık
çok sıkıldım işsizlikten,herkesin "okul bitti,iş nerede" bakışlarından, bana iş bulmaya çalışmalarından..
Alby bile "ben sana iş bulayım?" dedi.
Adam işkurun suriye şubesi gibi,dil bilmeyenleri konfeksiyona-lokantaya,az buçuk dil bilenleri otellere,kafelere sokuyor. Hani istanbulda görüp gıcık olduğunuz suriyeliler var ya "ülkede bu kadar işsiz varken heryerde onlar çalışıyo,nerden buluyolar bunlar işleri" dedikleriniz
heh işte,onların hepsine Alby buluyo işleri :))
gıcık bi durum,farkındayım...
ama ben seviyorum onun bu hallerini,geniş çevresini,tanıyıp tanımadığı herkese yardım etmek istemesini...
Bi kere bi adamdan bahsetmişti,türkiyeye gelmiş,bilmemkaçyüz dolarını çaldırmış falan filan..."İnanma" dedim bende,"yalan söylüyodur belki-sakın para verme"
ben öyle dedim diye para vermemiş ama adamı gidip arkadaşlarının evine yerleştirmiş,bi süre sonra da işe yerleştirdi..
merhamet sahibi bir Alby'm var yani,onu çok seviyorum...
herneyse konumuza gelelim
tuttu bana "ben sana iş bulayım,ama dilin olsa keşke" falan diye...
iyiliğinden söyledi ama hiç hoşuma gitmedi
kendimi çok rahatsız hissettim o böyle söyleyince
"gerek yok omry" dedim, "zaten bir ömür sabah 9-akşam 6 çalışacağım,ne güzel her gün beraberiz şimdi, hem kursum da var, ben halimden mutluyum" diye sıraladım birsürü cümle,kapattım konuyu.
Alby'nin gözünde de işsiz , iş arıyo da bulamıyo damgası yemek istemedim çünkü.
bu ağır birşey...
gittiğim bir kafe varmış.Daha doğrusu kitapçı,kitap seçmişim dört tane,sonra cafe bölümüne geçmişim
bi garson kızla sohbet falan ediyomuşum,neşem yerinde...
kasaya para ödemeye gittiğimde abi bana "sen sosyoloji okuyodun,di mi?" diye sormuş,herhalde kızla konuşmamızdan duymuş...
Ben evet deyince çıkarıp telefon bi arkadaşını arıyo,sosyoloji mezunu.Bulursun abi sen,hadi yaparsın bişeyler" falan gibi konuşuyo.Sonra da bana "seni bekliyolar" diyo.
Verilen adrese taksiyle gidiyorum,bi lira 25 kuruş gibi bişey tutuyo...
çekine çekine ofise bir giriyorum ki,kim???
Harun hoca!
beni görünce gözlerine inanamıyo, "bak burda kim var" diye birine sesleniyo
kiiiiiii MAHLAS!!!
burada parantez açayım,mahlas harun hocanın kankası,ikisi de liseden öğretmenlerim.Ama ben bu Mahlas hocayı çooooook severdim,hatta birazcık fazla <3 O da beni severdi,tabii benim gibi değil :-p
üniyi kazandığım zaman bile telefonlaşmaya,arada görüşmeye devam ettik...
Herneyse,ikisi de beni görünce çok seviniyorlar ve ben işe alınıyorum
iş ne bilmiyorum ama o ikisinin içinde olduğu her işe ben seve seve girerim ^^
öyle işte günlük,böyle güzel bir rüyayla uyandım
inşallah hayırlara vesile olur da güzel bir iş bulurum artık
çok sıkıldım işsizlikten,herkesin "okul bitti,iş nerede" bakışlarından, bana iş bulmaya çalışmalarından..
Alby bile "ben sana iş bulayım?" dedi.
Adam işkurun suriye şubesi gibi,dil bilmeyenleri konfeksiyona-lokantaya,az buçuk dil bilenleri otellere,kafelere sokuyor. Hani istanbulda görüp gıcık olduğunuz suriyeliler var ya "ülkede bu kadar işsiz varken heryerde onlar çalışıyo,nerden buluyolar bunlar işleri" dedikleriniz
heh işte,onların hepsine Alby buluyo işleri :))
gıcık bi durum,farkındayım...
ama ben seviyorum onun bu hallerini,geniş çevresini,tanıyıp tanımadığı herkese yardım etmek istemesini...
Bi kere bi adamdan bahsetmişti,türkiyeye gelmiş,bilmemkaçyüz dolarını çaldırmış falan filan..."İnanma" dedim bende,"yalan söylüyodur belki-sakın para verme"
ben öyle dedim diye para vermemiş ama adamı gidip arkadaşlarının evine yerleştirmiş,bi süre sonra da işe yerleştirdi..
merhamet sahibi bir Alby'm var yani,onu çok seviyorum...
herneyse konumuza gelelim
tuttu bana "ben sana iş bulayım,ama dilin olsa keşke" falan diye...
iyiliğinden söyledi ama hiç hoşuma gitmedi
kendimi çok rahatsız hissettim o böyle söyleyince
"gerek yok omry" dedim, "zaten bir ömür sabah 9-akşam 6 çalışacağım,ne güzel her gün beraberiz şimdi, hem kursum da var, ben halimden mutluyum" diye sıraladım birsürü cümle,kapattım konuyu.
Alby'nin gözünde de işsiz , iş arıyo da bulamıyo damgası yemek istemedim çünkü.
bu ağır birşey...
25 Aralık 2013 Çarşamba
jüpiter'in Kitaplığı-UMUT/Ayşe Kulin
tanıtacağımız ilk kitabımız UMUT
Ayşe Kulin'den.
Aslında bu bir dörtleme,
birinci kitap kurtuluş savaşını,osmanlının çöküşünü bu yıllarda yaşayan bir konak üzerinden anlatan Veda-esir şehirde bir konak isimli kitaptı.
ikinci kitap, Veda'nın bir nesil sonrası.İsmi Umut.
Yine aynı konakta geçiyor.İlk kitaptaki çocuklar büyüyor falan.Savaştan çıkmış,yeni bir ülkede geçiyor bu sefer,cumhuriyet,batılılaşma çabaları...Kitaba bir de Kulinoviçler dahil oluyor,dağılan Bosnadan kaçan...Kitabın sonunda bizim konaktaki küçük kız bu Kulinoviçlerden Muhittinle evlenmez mi???
bir de son sayfada birliktelikten olan çocuklarının kulağına "ayşe" adını fısıldamazlar mı??
Ayşe Kulin yani,kendi ailesinin hayat hikayesini yazmış...
serinin üçüncü kitabı Hayat - dürbünümden kırk sene.
ayşe kulinin çocukluğunu,ilkgençliğini,evliliğini,iki çocuğunu ve boşanmasını anlatıyor
beraber çıkan serinin dördüncü kitabı da Hüzün-dürbünümden kırk sene
boşanma sonrası yaşananlar,çekişmeli velayet davası,yeni eş,yeni çocuklar,bitmek bilmeyen mahkeme,tekrar boşanması,kariyerindeki devinimler ve en son 2. kitabının ana karakterlerinden olan babasının vefatı
yani sizin anlayacağınız aile tarihine ışık tutan bir dörtleme
Benim bugün bahsedeceğim kitap ise: UMUT-Hayat Akan Bir Sudur
Yukarıda da bahsettim ya,bir dönem kitabı
cumhuriyetin kurulduğu günlerde geçiyor,1940ta son buluyor.
Şimdi de beni etkileyen yerlere geçelim
*Muhittin'in (kapakta görülen delikanlının) babasının Bosnadan döndükten sonra yaşama adapte olamaması.Orada bir bey olarak ,saygın birisi olarak yaşarken bi anda bir hiç olması,ülkesi masabaşında kaybedilmiş,türkiyeye sığınmak zorunda kalmış bir zavallı olarak görülmesi,vatansız bir insan olması beni çok etkiledi.
5 sene önce,kitabı ilk okuduğumda bu kadar etkilenmemiştim,sanırım işin içine biraz empati giriyo..
Benim sevgilim de hiç istemeden ülkesini bırakıp Türkiyeye gelmek zorunda kalmış.Aslında kendi ülkesinde son derece mutlu,rahat bir hayatı varmış.Tüm kardeşlerinin altında olan motorsikletle dağ bayır gezerlermiş,hem köyde hem şehirde birsürü evleri,zeytin fabrikaları varmış,severek okuduğu bir üniversitesi,toplaşıp bira içebileceği sevdiği arkadaşları...Şimdiyse Türkiyede hiçbirşeyleri yok.
Neyse ki ben varım :))
kitaba gelecek olursak...Zeki Salih Bey'in ağzından dinliyoruz:
eski insanların nezaketi işte...
gerçi biz de zamanı gelince eski insan olacağız,çok mu naziğiz:) uzaktan bakınca geçmiş bir masal türünün ardından,çok narinmiş gibi geliyor.Ama yaşarken ne kadar narin,ne kadar hoyratlardı bilinmez...
Yine de eskiyi bu şekilde düşünmek hoşuma gidiyor :)
Birinci kitabın başkahramanlarından Mehpare,bu kitapta bir izdivaç daha yapıyor.Mehpare aslında aileden değil,uzak bir akraba kızı olarak konakta çalışıyor,bi nevi besleme gibi.Ama zaman içinde aileye giriyor,hem evlilik yoluyla hem konağı benimsemesi,her işe koşturması sebebiyle...İşte bu Mehpare gün geliyor yeniden evlenmeye karar veriyor.İşte o zamanlar,konağın hanımıyla eşinin arasındaki konuşma:
Kurtuluş savaşı yıllarında kapıyı çalan insanların evin erkeklerini götürdüğü,Amasyanın ticaret zenginlerindenken kendilerini bi anda bir hiç olarak bulan ve istanbula göç eden insanlar.Onlarla ilgili en etkilendiğim cümle şuydu,ki bence içinde göç olan bütün hayatlar,düşünmüştür bu cümleyi
Bir de bir aşk hikayesi var,bahsettiğim ermeni çocuk ve konaktaki ailenin en küçük kızının aşkı.
Ama onu bu kitaptan ziyade bi sonra bahsedeceğim "nefes nefese" kitabında bahsedeceğim.
Neden mi?
o yazıda anlarsınız nedenini :
JüpiterliKedi puanı 5 üzerinden 4
cumhuriyetin kurulduğu günlerde geçiyor,1940ta son buluyor.
Şimdi de beni etkileyen yerlere geçelim
*Muhittin'in (kapakta görülen delikanlının) babasının Bosnadan döndükten sonra yaşama adapte olamaması.Orada bir bey olarak ,saygın birisi olarak yaşarken bi anda bir hiç olması,ülkesi masabaşında kaybedilmiş,türkiyeye sığınmak zorunda kalmış bir zavallı olarak görülmesi,vatansız bir insan olması beni çok etkiledi.
5 sene önce,kitabı ilk okuduğumda bu kadar etkilenmemiştim,sanırım işin içine biraz empati giriyo..
Benim sevgilim de hiç istemeden ülkesini bırakıp Türkiyeye gelmek zorunda kalmış.Aslında kendi ülkesinde son derece mutlu,rahat bir hayatı varmış.Tüm kardeşlerinin altında olan motorsikletle dağ bayır gezerlermiş,hem köyde hem şehirde birsürü evleri,zeytin fabrikaları varmış,severek okuduğu bir üniversitesi,toplaşıp bira içebileceği sevdiği arkadaşları...Şimdiyse Türkiyede hiçbirşeyleri yok.
Neyse ki ben varım :))
kitaba gelecek olursak...Zeki Salih Bey'in ağzından dinliyoruz:
Kendini yeniden ispat edecek,yeniden alışacaktı.yeni komşuları Zeki Salih'in topraklarından sökülmüş herhangi bir muhacir değil ,bir soylu olduğunu hiç bilmeyecekler,bir türlü düzeltemediği şivesine gülecekler,bir yerde çalışmıyor olmasını kınayacaklar,Osmanlıca yazıyı bilmemesini cahilliğine yoracaklar ve onu boş gezenin boş kalfası zannedeceklerdi.Onun bir Boşnak beyi olduğunu,beylerin iş tutmayıp arazilerinden gelen itatla geçindiklerini ve tarlalarını süren yüzlerce köylüyü de ayrıca geçindirdiklerini,Boşnak beylerinin sadece aralarında kullandıkları alfabeyle okuyup yazdıklarını,bu yazıyla Balkanların en güzel şiirlerini ve en mükemmel tarihini okuduklarını,cahil olmadıklarını hiçbir zaman bilemeyeceklerdi.Zaman içinde en azından iyi bir insan olduğunu öğreneceklerdi belki ama bu yeterli miydi?Saraybosnadaki evini boşaltırken , memleketinde gördüğü saygıyı ,yeni vatanında göremeeceğini tahmin ediyor ama önemsemiyordu.Çünkü o ailesiyle İstanbula doğru yola çıkarken,hala Balkanların efendisiydi Osmanlılar* Beni etkileyen ikinci bir kısımsa insanların ince düşüncesi oldu...Mesela Zeki Salih Bey'in eşi gül...Komşusunun uzun bir süredir maddi zorlukta olduğunu biliyor,ona börek göndermek istiyor ama daha önce de yemek gönderdiği için gücenmesinden korkuyor.Çözüm olarak "bizim oğlanın canı sizin ağaçtaki eriklerden çekmiş,çocuk işte" diyor ve komşusunun erik getirdiği tabağa ,tabak boş götürülmez,deyip Boşnak böreğini dolduruyor :)
eski insanların nezaketi işte...
gerçi biz de zamanı gelince eski insan olacağız,çok mu naziğiz:) uzaktan bakınca geçmiş bir masal türünün ardından,çok narinmiş gibi geliyor.Ama yaşarken ne kadar narin,ne kadar hoyratlardı bilinmez...
Yine de eskiyi bu şekilde düşünmek hoşuma gidiyor :)
Birinci kitabın başkahramanlarından Mehpare,bu kitapta bir izdivaç daha yapıyor.Mehpare aslında aileden değil,uzak bir akraba kızı olarak konakta çalışıyor,bi nevi besleme gibi.Ama zaman içinde aileye giriyor,hem evlilik yoluyla hem konağı benimsemesi,her işe koşturması sebebiyle...İşte bu Mehpare gün geliyor yeniden evlenmeye karar veriyor.İşte o zamanlar,konağın hanımıyla eşinin arasındaki konuşma:
Gece , konaktakiler yatak odasına çekildiklerinde , Behice "bakın ne diyeceğim Reşat Bey" dedi."Mehpare'ye Kemal ile evlenirken layıkiyle bir çeyiz düzememiştik.Harp içindeydik.Şimdi de imkanlarımız iğnesinden ipliğine çeyiz hazır etmeye elvermiyor.Düşündüm de pederimin Pera'daki apartmanının giriş katını ona helal etsek.Çok hakkı geçti bize,çocuklarımızı o büyüttü,Sabahatımızı o emzirdi.Böylece yüzü de yerde kalmaz kocasına karşı,mülküyle gitmiş olur.Galip bey de kızımıza verdiğimiz ehemmiyeti anlar,ona göre muamele eder Mehpare'ye." "mehpare pederinizin akrabası değildir.Doğru olur mu?Kemikleri sızlamaz mı?" "üzerine geçirmeyiz daireyi.Yaşadığı müddetçe varsın otursun içinde.Kızlarımıza da tembihleriz,bizden sonra dahi Mehpare'yi o evde barındırmaları için" Ahmet Reşat 'ın yüreği minnetle doldu.Behice yaşlandıkça hergün daha müşfik ve düşünceli bir insana dönüşüyordu.Karısının ellerine sarıldı,öptü. "Allah sizden razı olsun, güzelim" dedi, "beni ne kadar rahatlattınız,anlatamam"*Ve kitabın bir başka kahramanı,ermeni bir aile...
Kurtuluş savaşı yıllarında kapıyı çalan insanların evin erkeklerini götürdüğü,Amasyanın ticaret zenginlerindenken kendilerini bi anda bir hiç olarak bulan ve istanbula göç eden insanlar.Onlarla ilgili en etkilendiğim cümle şuydu,ki bence içinde göç olan bütün hayatlar,düşünmüştür bu cümleyi
Sürgün müydü,kaçış mıydı,yoksa yeni bir hayata kanat çırpış mıydı;neyin nesiydi o yolculuk?* Kitabın vermek istediği mesajlardan biri de yeni cumhuriyet için nasıl bir mücadele verildiğiydi.Bunu da Muhittin karakteri üzerinden anlatıyordu.İşçilere yaptığı konuşmadan bir alıntı yaparsam neyi kasdettiğimi daha iyi anlarsınız...
"Haydi aslanlarım" diye sesleniyordu amelelere,bir traktörün üstüne çıkıp. "Önümüzde savaş var.Kurtuluş Savaşımız kadar mukaddes bir savaş.Bu bizim İkinci Kurtuluş Savaşımız.Aslında bu kısımlar kitabın en sevdiğim yerlerinden değildi ama,yazmasam eksik kalırdı.Kitapta buna benzer yerler fazlasıyla mevcut
Birinciyi kazandık,düşmanı topraklarımızdan kovduk.Şimdi de kötü kaderimizi yeneceğiz.Yanmış,yıkılmış yurdumuzu tamir edeceğiz.Buradaki bataklığı kurutacağız.Adana Ovası'nı boydan boya pamuk tarlasına dönüştüreceğiz.Sonra ne olacak?Bir daha sırtımız yere gelmeyecek!Pamuğumuzu kendi yerli fabrikalarımızda dokuyacağız.Artık sadece bize ait olan demiryollarında,kumaşlarımızı yurdun dört bir tarafına göndereceğiz.Yurtdışına da ihraç edeceğiz.Buralarda hep fabrikalar açılacak.Hepiniz bu fabrikalarda çalışacak,refaha kavuşacaksınız.Ama önce bataklıkla ve sivrisinekle mücadeleden yüzümüzün akıyla çıkmamız lazım.Kurutacağız bataklığı! Sıtma sizin belinizi kırarken,çocuklarınız,sıtmanın s'ini dahi bilmeyecek.Haydi arkadaşlarım!Haydi aslanlarım,göreyim sizi"
Bir de bir aşk hikayesi var,bahsettiğim ermeni çocuk ve konaktaki ailenin en küçük kızının aşkı.
Ama onu bu kitaptan ziyade bi sonra bahsedeceğim "nefes nefese" kitabında bahsedeceğim.
Neden mi?
o yazıda anlarsınız nedenini :
JüpiterliKedi puanı 5 üzerinden 4
AYŞE KULİN
Ayşe Kulin...
bayılıyorum kendisine...
Dil örgüsüne de bayılıyorum ama kendisine de bayılıyorum yani :))
çıtı pıtı,maviş maviş,gözleri umutla bakan bir kadın.Anneannem yaşında ama hey yavrum heyy
maşallahı var :)
kendisiyle ilgili komik mi desem ,saçma mı desem bir anım var...
onu anlatayım isterseniz :))
Alby ile kitap fuarına gitmiştim.Bu saçma bir fikirdi tabii, çünkü Alby'nin türkçesi o zamanlar berbattı,hele yazması hiç yoktu.Mesajları bile ya translate ile kendi dilinden çevirir atardı ya da ingilizce yazardı.
Şimdi maşallahı var ama o zamanlar dediğim gibi kocaman kitap fuarı ona hiçbirşey ifade etmemişti...
biraz gezindikten alışveriş yaptıktan sonra Ayşe Kulin'in imza gününün olduğu yere gittik.Evden hali hazırda yanımda olan ayşe kulin kitaplarını getirmiştim
bilmiyorum,imza gününde sıfır kitap alıp imzalatmak bana çok saçma geliyo.Yani okumamışsın bile...Benim evden defalarca okuduğum,bayıldığım kitaplarımı getirmem sanki daha anlamlı olur diye düşündüm.
İmza standına bir gittik ki,kimsecikler yoktu.Oysa diğer yazarların sırası kuyruk olmuştu,sıra gelmiyordu...Diğer dediğimde "bir psikiyatrın anıları" kitabının yazarı.Ben o kitabı da getirmiştim ama o leş gibi kuyruğa gireceğime imzalatmadan döneyim demiştim.Hem benim ayşe kulinim varken kim bakar o deli doktoruna...
Öyle bi başına oturunca çok mahzun geldi.Alby'e çiçek almıştım sabah,çiçek konusunda yazmıştım ya...Bi an onu veresim geldi,yüzü gülerdi belki
ama bu da Alby'şime ayıp olurdu.Düşünsene çiçek veriyor kız arkadaşın,mutlu oluyorsun , bütün gün üşenmeden taşıyorsun sonra kız sana çiçeği sevdiği yazara vermek istediğini söylüyor.Cinayet sebebi :))
herneyse,Alby telefonunu çıkarttı fotoğraf çekmek için.
Ben de Ayşe Kulin'in yanına gittim.Çıkarttım bikaç senelik kitaplarımı.
Bööyle küçümseyerek baktı gibi geldi,ya da bana öyle geldi,yenisini almadığım için kızdım kendime.Sonuçta kadın imza günü yapmış ki yeni kitapları da satılsın diye di mi,"Aptal Jüpi" dedim , kızdım kendime...
Aldı kitaplarımı,en arkasını çevirdi,birkaç sayfasına baktı.
sonra ilk sayfaya birşeyler yazmaya başladı..
bu arada bir not,imzaladığı kitaplar yıllardır bende olan kitaplardı,hatta elim bir çantada ıslanma vakası yaşamış,şişmişlerdi
bende o öyle çevirince korsan kitap sandı ,zannettim.Yazdıkça yazıyor birşeyler...
üstten gördüğüm kadarıyla da "ben emek verdim,hiç yakıştıramadım" gibi şeyler yazdığını zannettim.
Kitap imzalama işi biter bitmez jet hızıyla yanından ayrıldım,elinde telefon fotoğraf çekmek için bekleyen Alby de şaşırdı,tam birşey söyleyecekti ki gözlerimin dolduğunu gördü,sarıldı...
"kötü birşey mi oldu?" dedi.
"yoo" dedim,heykellerin sergilendiği yere gittik,kafam dağılsın diye.
Aradan zaman geçtikten sonra cesaretimi toplayıp ne yazmış diye baktım ki iki kitaba da gayet güzel cümleler yazmış :))))
Salak ben boşu boşuna komplekslere girmişim :))
böyle de saçma bir anım var işte Ayşe Kulin'le...
Allah ona Saraylıhanımınkinden,upuzun ömürler versin.Aklına,eline de zeval vermesin ki üretmeye devam etsin.Onu çok seviyorum <3
Dil örgüsüne de bayılıyorum ama kendisine de bayılıyorum yani :))
çıtı pıtı,maviş maviş,gözleri umutla bakan bir kadın.Anneannem yaşında ama hey yavrum heyy
maşallahı var :)
kendisiyle ilgili komik mi desem ,saçma mı desem bir anım var...
onu anlatayım isterseniz :))
Alby ile kitap fuarına gitmiştim.Bu saçma bir fikirdi tabii, çünkü Alby'nin türkçesi o zamanlar berbattı,hele yazması hiç yoktu.Mesajları bile ya translate ile kendi dilinden çevirir atardı ya da ingilizce yazardı.
Şimdi maşallahı var ama o zamanlar dediğim gibi kocaman kitap fuarı ona hiçbirşey ifade etmemişti...
biraz gezindikten alışveriş yaptıktan sonra Ayşe Kulin'in imza gününün olduğu yere gittik.Evden hali hazırda yanımda olan ayşe kulin kitaplarını getirmiştim
bilmiyorum,imza gününde sıfır kitap alıp imzalatmak bana çok saçma geliyo.Yani okumamışsın bile...Benim evden defalarca okuduğum,bayıldığım kitaplarımı getirmem sanki daha anlamlı olur diye düşündüm.
İmza standına bir gittik ki,kimsecikler yoktu.Oysa diğer yazarların sırası kuyruk olmuştu,sıra gelmiyordu...Diğer dediğimde "bir psikiyatrın anıları" kitabının yazarı.Ben o kitabı da getirmiştim ama o leş gibi kuyruğa gireceğime imzalatmadan döneyim demiştim.Hem benim ayşe kulinim varken kim bakar o deli doktoruna...
Öyle bi başına oturunca çok mahzun geldi.Alby'e çiçek almıştım sabah,çiçek konusunda yazmıştım ya...Bi an onu veresim geldi,yüzü gülerdi belki
ama bu da Alby'şime ayıp olurdu.Düşünsene çiçek veriyor kız arkadaşın,mutlu oluyorsun , bütün gün üşenmeden taşıyorsun sonra kız sana çiçeği sevdiği yazara vermek istediğini söylüyor.Cinayet sebebi :))
herneyse,Alby telefonunu çıkarttı fotoğraf çekmek için.
Ben de Ayşe Kulin'in yanına gittim.Çıkarttım bikaç senelik kitaplarımı.
Bööyle küçümseyerek baktı gibi geldi,ya da bana öyle geldi,yenisini almadığım için kızdım kendime.Sonuçta kadın imza günü yapmış ki yeni kitapları da satılsın diye di mi,"Aptal Jüpi" dedim , kızdım kendime...
Aldı kitaplarımı,en arkasını çevirdi,birkaç sayfasına baktı.
sonra ilk sayfaya birşeyler yazmaya başladı..
bu arada bir not,imzaladığı kitaplar yıllardır bende olan kitaplardı,hatta elim bir çantada ıslanma vakası yaşamış,şişmişlerdi
bende o öyle çevirince korsan kitap sandı ,zannettim.Yazdıkça yazıyor birşeyler...
üstten gördüğüm kadarıyla da "ben emek verdim,hiç yakıştıramadım" gibi şeyler yazdığını zannettim.
Kitap imzalama işi biter bitmez jet hızıyla yanından ayrıldım,elinde telefon fotoğraf çekmek için bekleyen Alby de şaşırdı,tam birşey söyleyecekti ki gözlerimin dolduğunu gördü,sarıldı...
"kötü birşey mi oldu?" dedi.
"yoo" dedim,heykellerin sergilendiği yere gittik,kafam dağılsın diye.
Aradan zaman geçtikten sonra cesaretimi toplayıp ne yazmış diye baktım ki iki kitaba da gayet güzel cümleler yazmış :))))
Salak ben boşu boşuna komplekslere girmişim :))
böyle de saçma bir anım var işte Ayşe Kulin'le...
Allah ona Saraylıhanımınkinden,upuzun ömürler versin.Aklına,eline de zeval vermesin ki üretmeye devam etsin.Onu çok seviyorum <3
JÜPİTER'İN KİTAPLIĞI
sevgili günlük
madem sana özel hayatımı yazamıyorum o zaman form değiştirelim,
bloğumuza yeni bir format ekleyelim:
JÜPİTER'İN KİTAPLIĞI
Bundan böyle okuduğum kitapların ( fazla spoiler vermeden) bende uyandırdığı duyguları bu bloğa yazayım,kaybolmasını istemediğim cümlelerini buraya nakşedeyim...
böylece hem satın almadan önce kitap değerlendirmesini okumayı seven tayfaya bir yararım olur hem sevdiğim kitaplar hafızamın derinliklerinde unutulmaya yüz tutmaz
hem de burada paylaşmak beni motive edecek bir uğraş olduğu için daha çok kitap okumama vesile olur
gerçi bunun daha çoğu nasıl olur bilmiyorum,işsizlik başıma vurmuş olacak ki deli gibi kitap okuyorum tüm gün...
öyle işte günlük,hepimize bol okumalı ve musmutlu günler diliyorum...
madem sana özel hayatımı yazamıyorum o zaman form değiştirelim,
bloğumuza yeni bir format ekleyelim:
JÜPİTER'İN KİTAPLIĞI
Bundan böyle okuduğum kitapların ( fazla spoiler vermeden) bende uyandırdığı duyguları bu bloğa yazayım,kaybolmasını istemediğim cümlelerini buraya nakşedeyim...
böylece hem satın almadan önce kitap değerlendirmesini okumayı seven tayfaya bir yararım olur hem sevdiğim kitaplar hafızamın derinliklerinde unutulmaya yüz tutmaz
hem de burada paylaşmak beni motive edecek bir uğraş olduğu için daha çok kitap okumama vesile olur
gerçi bunun daha çoğu nasıl olur bilmiyorum,işsizlik başıma vurmuş olacak ki deli gibi kitap okuyorum tüm gün...
öyle işte günlük,hepimize bol okumalı ve musmutlu günler diliyorum...
19 Aralık 2013 Perşembe
kısa blog maceramın sonu,ve güvenmek üzerine...
blog yazmayı bırakıyorum günlük
kısa ama güzel bir maceraydı burada yazmak...
ama başıma ne geldiyse özel hayatımı güle oynaya anlattığımdan geldi.
"bu sefer uslandım,madem istanbulda yeni bir hayata başladım,artık insanlara kendimi bu kadar açmamalıyım" dedim,çok değil beş ay önce.
Ama ne oldu?
utanmadan tuttum bi de blog açtım:-/
twitterımın zaten maşallahı var...
sırf kendimi açıkça ifşa etmekten başıma gelen boku bile bugün sıcağı sıcağına Homy'mle paylaştım,Şapşala Limaya anlattım,ablama,buluştuğum kuzenime...
şunları yazdığım saniye peri mesaj atmış,iyi misin diye.
bi fasıl da ona anlatacak gibi görünüyorum birazdan...
lanet olsun ki hala güveniyorum insanlara,kimsenin beni üzmeyeceğine inanıyorum,bile bile kötülük yapmayacaklarına inanıyorum...
oysa yapıyorlar.
aynı evi paylaştığım,en zor zamanımda gece boyunca uyumayarak bana destek veren insan bugün o omzunda ağladığım meseleyi, paylaşması en kötü sonuçlar doğuracak kişiyle paylaşıyor.
"dünyada bi ondan korkuyorum" dediğim kişiye hayatımın gizli kalması gereken yerlerini bire bin katarak,olmayanı da oldu diyerek ispatlamaya çalışıyor...
ve ben buna rağmen bu olayı bile güvenerek başkalarına anlatabiliyorum
çünkü gerçekten güveniyorum!!
deli miyim neyim...
küçüklambacinine bile güveniyorum.
Onun bana yaşattığı bir kabustu,ama uyanınca "rüyaymış" dedim geçtim.
onunla konuşmam gerek,bu mesele hakkında...
ve ona bile güvenebiliyorum
görüyor musun salaklığımı??
iyi bir insan diyorum,çok şey paylaştık diyorum,buraya yazmadım ama beni aramıştı geçen haftalarda-sesimi duymaya muhtaç,o bana kıyamaz diyorum
ve ona hala gü ve ni yo rum!!
saçımı başımı yolasım geliyo günlük.
herşeyi geçtim ben lamba cinine nasıl güvenebilirim ya??
güvenilmeyecek bi insan olduğunu bana kanıtlamadı mı?
oof günlük of,düşündükçe sinirleniyorum..
siz de düşünsenize etrafınızdaki insanların size zarar verme potansiyelini..
mesela ben,...
Lima'nın yedi sülalesinin numarası var elimde,paylaşılmasını asla istemeyeceği onlarca sırrına şahit oldum.Bir piçlik anıyla kızın hayatını karartabilirim,
mesela perinin herhangi bir arkadaşı..
Bi anlık kıskançlıkla facesinden erdiyle çekilmiş resimler alıp tek tuşla babasına gönderebilir
ya da pek güvendiğiniz sevgiliniz,ayrılığın verdiği hırsla evinizi basıp bunca yıl yaşadıklarınızı çatır çatır anlatmakla sizi tehdit edebilir...
dinamidimizin pimi işte bu kadar başkalarının elinde...
hal böyleyken ve bu olaydan dilim aşırı derecede yanmışken bi de blog yazmam kendi kendimi ifşa etmek demek
bunu farkındayım.
o yüzden bloğumu kapatıyorum,twitterımı da öyle.
facede zaten birşey yok,forum üyeliğime de kıyamıyorum...
ama hepsinden kurtulmalıyım,
farkındayım...
bir kazık daha yersem
bu çekirdek kitleden
Limadan,homyden,periden,ablamdan...
bir daha kimseye güvenmeyeceğim
söz veriyorum!!
ama hayatımın en büyük kazığını yiyene kadar bu çekirdek kitleye sıçtığım boku bile anlatmaya devam edicem..
ne diyim,
Allah beni ıslah etsin :)
kısa ama güzel bir maceraydı burada yazmak...
ama başıma ne geldiyse özel hayatımı güle oynaya anlattığımdan geldi.
"bu sefer uslandım,madem istanbulda yeni bir hayata başladım,artık insanlara kendimi bu kadar açmamalıyım" dedim,çok değil beş ay önce.
Ama ne oldu?
utanmadan tuttum bi de blog açtım:-/
twitterımın zaten maşallahı var...
sırf kendimi açıkça ifşa etmekten başıma gelen boku bile bugün sıcağı sıcağına Homy'mle paylaştım,Şapşala Limaya anlattım,ablama,buluştuğum kuzenime...
şunları yazdığım saniye peri mesaj atmış,iyi misin diye.
bi fasıl da ona anlatacak gibi görünüyorum birazdan...
lanet olsun ki hala güveniyorum insanlara,kimsenin beni üzmeyeceğine inanıyorum,bile bile kötülük yapmayacaklarına inanıyorum...
oysa yapıyorlar.
aynı evi paylaştığım,en zor zamanımda gece boyunca uyumayarak bana destek veren insan bugün o omzunda ağladığım meseleyi, paylaşması en kötü sonuçlar doğuracak kişiyle paylaşıyor.
"dünyada bi ondan korkuyorum" dediğim kişiye hayatımın gizli kalması gereken yerlerini bire bin katarak,olmayanı da oldu diyerek ispatlamaya çalışıyor...
ve ben buna rağmen bu olayı bile güvenerek başkalarına anlatabiliyorum
çünkü gerçekten güveniyorum!!
deli miyim neyim...
küçüklambacinine bile güveniyorum.
Onun bana yaşattığı bir kabustu,ama uyanınca "rüyaymış" dedim geçtim.
onunla konuşmam gerek,bu mesele hakkında...
ve ona bile güvenebiliyorum
görüyor musun salaklığımı??
iyi bir insan diyorum,çok şey paylaştık diyorum,buraya yazmadım ama beni aramıştı geçen haftalarda-sesimi duymaya muhtaç,o bana kıyamaz diyorum
ve ona hala gü ve ni yo rum!!
saçımı başımı yolasım geliyo günlük.
herşeyi geçtim ben lamba cinine nasıl güvenebilirim ya??
güvenilmeyecek bi insan olduğunu bana kanıtlamadı mı?
oof günlük of,düşündükçe sinirleniyorum..
siz de düşünsenize etrafınızdaki insanların size zarar verme potansiyelini..
mesela ben,...
Lima'nın yedi sülalesinin numarası var elimde,paylaşılmasını asla istemeyeceği onlarca sırrına şahit oldum.Bir piçlik anıyla kızın hayatını karartabilirim,
mesela perinin herhangi bir arkadaşı..
Bi anlık kıskançlıkla facesinden erdiyle çekilmiş resimler alıp tek tuşla babasına gönderebilir
ya da pek güvendiğiniz sevgiliniz,ayrılığın verdiği hırsla evinizi basıp bunca yıl yaşadıklarınızı çatır çatır anlatmakla sizi tehdit edebilir...
dinamidimizin pimi işte bu kadar başkalarının elinde...
hal böyleyken ve bu olaydan dilim aşırı derecede yanmışken bi de blog yazmam kendi kendimi ifşa etmek demek
bunu farkındayım.
o yüzden bloğumu kapatıyorum,twitterımı da öyle.
facede zaten birşey yok,forum üyeliğime de kıyamıyorum...
ama hepsinden kurtulmalıyım,
farkındayım...
bir kazık daha yersem
bu çekirdek kitleden
Limadan,homyden,periden,ablamdan...
bir daha kimseye güvenmeyeceğim
söz veriyorum!!
ama hayatımın en büyük kazığını yiyene kadar bu çekirdek kitleye sıçtığım boku bile anlatmaya devam edicem..
ne diyim,
Allah beni ıslah etsin :)
ve son olarak...
hala yüzüm ağlamaklı olduğunda moralimi yerine getirmek için tırnağında pembe kalpli ojeyle gün boyu gezebilecek kahramanlıkta bir Alby'm var!
17 Aralık 2013 Salı
Alby'nin içinin söyledikleri
kaç gündür hastaydım günlük
yatakta bi sağ yana bi sol yana yumuldum durdum.
bugünlerde sıkça savaş kitabı okuduğumdan olsa gerek bok gibi aksiyonlu rüyalar gördüm durdum...
anlayacağın berbat bir üç gün geçirdim...
bugün yine biraz toparlanmıştım da,midem falan fenaydı.Halsizlik de cabası
öğleden sonra telefonum çaldı ki,Alby
geçen yazıda bahsetmiştim ya,Slava diye bi kız vardı..
onun ablasıyla berabermiş,yeni bir işe girecekmiş sanırım kız,bu da yanında olacakmış,Türkçesi iyi diye.
Onu söyledi bana,"sen de gelsene" dedi.
Aslında hiç halim yoktu ama meydanlara çıkma fırsatını da kaçıramazdım.
İki insana benzedim ayna karşısında,çıktım evden.
neyse ki annem triplerdeydi de,nereye hasta halinle diye sormadı :)
herneyse buluştum Albylerle.Kızın müstakbel patronuyla falan konuştum,ortamdaki en güzel türkçeye sahip kişi olarak :P
şirin bir kız,öyle rahatsız edici bir yanı yok yani..
Hee şey,kız devamlı bunun koluna giriyo,yanağını sıkıyo falan
Alby de "biz kardeş gibi büyüdük" dedi. Hee,dedim içimden.Kardeş gibi büyüdünüz de ondan 5 yıldır abinle çıkıyo di mi..
Geri kafalı biri değilimdir ama aynı kan bağından olmayan insanların "kardeş" sıfatıyla konuşmalarına sinir oluyorum.Bi ortamda kız ve erkek varsa kardeşlik yoktur,her an değişebilir işler.O çekimi ne zaman alacağın asla belli olmaz...
herneyse bu kızın işini hallettikten sonra Taksime kafemize geçelim dedik,ki Alby pek bi durgun geldi gözüme
neyin var dedim,yok bişi diyo
ama hala suratı sirke satıyo..
ben tekrar sorunca "hastayım belki" dedi. elimi alnına koydum "hasta değilsin" dedim.O da elimi kalbine koydu "kalbim hastadır belki" dedi.
enemmm
ben ne yaptım da kızdırdım ki bu Alby'i acaba...
-kızın yanında soğuk mu davrandım Alby??
yoo
-sen slava deyince vurdum ya,canın çok acıdı.O yüzden mi bitanem?Hızlı vurmak istememiştim
yoo
-üç gündür görüşmeye gelmediğim için mi?Hastaydım ama alby,baaaak hala ateşim var
yoo ondan değil
böyle böyle ondan değil,ondan değil diye diye kafemize geldik.
nihayet ağzından baklayı çıkarttı beyefendi
"beni artık sevmediğini hissediyorum" dedi
nerden çıktı o, dedim. İçi ona öyle söylüyormuş
son zamanlarda Şapşalla biraz fazla iletişim halindeyim,acaba o mu içine doğdu çocuğun derken
"sakladığın birşey varsa şimdi söyleyebilirsin" dedi.
eskiden aşkla bakıyomuşum,şimdi normal normal bakıyomuşum
eskiden koşarmışım buluşmaya,şimdi hep gelemem diyomuşum
arıyomuş,üç saat sonra dönüyomuşum
ben artık onu eskisi kadar çok sevmiyomuşum...
bunları söylerken de nasıl mutsuz,nasıl durgundu,kıyamam ben ona :((
neyse,önümüz doğumgünü ...
güzel süprizler yapayım de şımartayım bari çocukcağızı
yatakta bi sağ yana bi sol yana yumuldum durdum.
bugünlerde sıkça savaş kitabı okuduğumdan olsa gerek bok gibi aksiyonlu rüyalar gördüm durdum...
anlayacağın berbat bir üç gün geçirdim...
bugün yine biraz toparlanmıştım da,midem falan fenaydı.Halsizlik de cabası
öğleden sonra telefonum çaldı ki,Alby
geçen yazıda bahsetmiştim ya,Slava diye bi kız vardı..
onun ablasıyla berabermiş,yeni bir işe girecekmiş sanırım kız,bu da yanında olacakmış,Türkçesi iyi diye.
Onu söyledi bana,"sen de gelsene" dedi.
Aslında hiç halim yoktu ama meydanlara çıkma fırsatını da kaçıramazdım.
İki insana benzedim ayna karşısında,çıktım evden.
neyse ki annem triplerdeydi de,nereye hasta halinle diye sormadı :)
herneyse buluştum Albylerle.Kızın müstakbel patronuyla falan konuştum,ortamdaki en güzel türkçeye sahip kişi olarak :P
şirin bir kız,öyle rahatsız edici bir yanı yok yani..
Hee şey,kız devamlı bunun koluna giriyo,yanağını sıkıyo falan
Alby de "biz kardeş gibi büyüdük" dedi. Hee,dedim içimden.Kardeş gibi büyüdünüz de ondan 5 yıldır abinle çıkıyo di mi..
Geri kafalı biri değilimdir ama aynı kan bağından olmayan insanların "kardeş" sıfatıyla konuşmalarına sinir oluyorum.Bi ortamda kız ve erkek varsa kardeşlik yoktur,her an değişebilir işler.O çekimi ne zaman alacağın asla belli olmaz...
herneyse bu kızın işini hallettikten sonra Taksime kafemize geçelim dedik,ki Alby pek bi durgun geldi gözüme
neyin var dedim,yok bişi diyo
ama hala suratı sirke satıyo..
ben tekrar sorunca "hastayım belki" dedi. elimi alnına koydum "hasta değilsin" dedim.O da elimi kalbine koydu "kalbim hastadır belki" dedi.
enemmm
ben ne yaptım da kızdırdım ki bu Alby'i acaba...
-kızın yanında soğuk mu davrandım Alby??
yoo
-sen slava deyince vurdum ya,canın çok acıdı.O yüzden mi bitanem?Hızlı vurmak istememiştim
yoo
-üç gündür görüşmeye gelmediğim için mi?Hastaydım ama alby,baaaak hala ateşim var
yoo ondan değil
böyle böyle ondan değil,ondan değil diye diye kafemize geldik.
nihayet ağzından baklayı çıkarttı beyefendi
"beni artık sevmediğini hissediyorum" dedi
nerden çıktı o, dedim. İçi ona öyle söylüyormuş
son zamanlarda Şapşalla biraz fazla iletişim halindeyim,acaba o mu içine doğdu çocuğun derken
"sakladığın birşey varsa şimdi söyleyebilirsin" dedi.
eskiden aşkla bakıyomuşum,şimdi normal normal bakıyomuşum
eskiden koşarmışım buluşmaya,şimdi hep gelemem diyomuşum
arıyomuş,üç saat sonra dönüyomuşum
ben artık onu eskisi kadar çok sevmiyomuşum...
bunları söylerken de nasıl mutsuz,nasıl durgundu,kıyamam ben ona :((
neyse,önümüz doğumgünü ...
güzel süprizler yapayım de şımartayım bari çocukcağızı
14 Aralık 2013 Cumartesi
noel babanın bacadan attığı sevgiliye hediye yardımııııııı
bugün taksimde yürürken
"seni noel baba mı getirmiş??" diye sordum Alby'e. 1 ocak doğumlu çünkü,öyle bir espri yapayım dedim.
Anlamadı tabii. Daha da açmak için "hani noel baba yılbaşında hediye atar ya bacadan" dedim,ölü balık gibi boş boş bakmaya devam etti.
noel babanın ecnebicesi Saint Nikolas , öyle desem anlardı ama o an gelmedi aklıma. Taklidini yapmak daha kolay geldi,olmayan göbeğimi ovaladım, ho ho hooo yaptım.
"Salak mısın jüpiter?" bakışıyla baktı ama tabi efendi çocuk , hiçbirşey söylemedi :))
"ya noel baba işte dedim,yılbaşı,noel,nooeellll"
bende klasik türk! Yanındaki anlamayınca kelime değiştirmek yerine bağırmayı dene,sesi ne kadar yükseltirsen o kadar anlar sanki turist :)
"burdan düz gidin..Düz düzz!! düzün ingilizcesi neydi?eee... (volüm arttırılır) DÜÜZ DÜÜÜÜÜÜZZZZ" :p
neyse ki,benimki alışkın bu hallerime,beynini daha fazla çalıştırdı,anladı sonunda ne demek istediğimi "heee, no el baba!sen diyorsun ki noğolbobo" diye beni taklit etti
Alby işte,bunu hep yapıyo...
Daha ilk buluşmamızda vapura binelim mi demiştim,anlamayınca kçımı yırtmıştım vapur vapur diye, "heeee va pur!sen diyorsun ki vopor,ben de diyor ne bu vopor" demişti.
bazen acıyorum çocuğa,çünkü hem ısrarla türkçe konuşuyorum, hem hızlı konuşuyorum,hem sesim tiz.Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de bize şirin gelen ama eminim çok itici olacak şekilde çocuklaştırıyorum ifademi.Anlamak hepten arapsaçı oluyo :))
Ama bi şekilde,birbirimizi verem de etsek,saç baş yolma seviyesine de gelsek anlatabiliyoruz derdimizi.Elhamdürüllah buna da şükür :)
noel babayı anlayınca cümlenin geri kalanını anlaması zor olmadı,Allahtan :))
herneyse
diyeceğim o ki önümüz yılbaşı
bu da yetmezmiş gibi Alby'nin doğumgünü
ben ona nasıl bir sürpriz yapabilirim?
hediye olarak neler alabilirim???
yılbaşı için el emeği kar küresi yapıcam,istek olursa blogda da paylaşırım zaten
ama doğumgünü için de birşey düşünmek lazım...
kıyafet demeyin,bayramda aldığım sweatı bi kere bile giyinmedi.
Çerçeve,biblo,yastık gibi birşey de düşünmüyorum çünkü ev hayatı yok,geceleri otelde çalışıyo uyuyo,gündüz zaten hep dışarda.Evde ondan başkaları da var,hoş olmaz...
büyükçe birşey istemiyorum,yarın bigün uzaklara gönderirsem hiçyoktan benden hatıra diye taşısın yanında
saat gibi birşey de düşünmüyorum çünkü hala işsizim,kaliteli bir saat almaya param yok
imkansızlıklar içinde yüzüyorum anlayacağın günlük :(((
okuyucular bana yardımcı olurlar inşallah
bir ipucu: gezmeyi seviyo, en zevk aldığı hobisi dil öğrenmek ,bi de...
eeee bi de....
ne bileyim,hakkında çok da şey bilmiyorum ki işte,oğlak burcu bi erkek
ne alınır,ne yapılır???
ooooooffff off :(((
"seni noel baba mı getirmiş??" diye sordum Alby'e. 1 ocak doğumlu çünkü,öyle bir espri yapayım dedim.
Anlamadı tabii. Daha da açmak için "hani noel baba yılbaşında hediye atar ya bacadan" dedim,ölü balık gibi boş boş bakmaya devam etti.
noel babanın ecnebicesi Saint Nikolas , öyle desem anlardı ama o an gelmedi aklıma. Taklidini yapmak daha kolay geldi,olmayan göbeğimi ovaladım, ho ho hooo yaptım.
"Salak mısın jüpiter?" bakışıyla baktı ama tabi efendi çocuk , hiçbirşey söylemedi :))
"ya noel baba işte dedim,yılbaşı,noel,nooeellll"
bende klasik türk! Yanındaki anlamayınca kelime değiştirmek yerine bağırmayı dene,sesi ne kadar yükseltirsen o kadar anlar sanki turist :)
"burdan düz gidin..Düz düzz!! düzün ingilizcesi neydi?eee... (volüm arttırılır) DÜÜZ DÜÜÜÜÜÜZZZZ" :p
neyse ki,benimki alışkın bu hallerime,beynini daha fazla çalıştırdı,anladı sonunda ne demek istediğimi "heee, no el baba!sen diyorsun ki noğolbobo" diye beni taklit etti
Alby işte,bunu hep yapıyo...
Daha ilk buluşmamızda vapura binelim mi demiştim,anlamayınca kçımı yırtmıştım vapur vapur diye, "heeee va pur!sen diyorsun ki vopor,ben de diyor ne bu vopor" demişti.
bazen acıyorum çocuğa,çünkü hem ısrarla türkçe konuşuyorum, hem hızlı konuşuyorum,hem sesim tiz.Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de bize şirin gelen ama eminim çok itici olacak şekilde çocuklaştırıyorum ifademi.Anlamak hepten arapsaçı oluyo :))
Ama bi şekilde,birbirimizi verem de etsek,saç baş yolma seviyesine de gelsek anlatabiliyoruz derdimizi.Elhamdürüllah buna da şükür :)
noel babayı anlayınca cümlenin geri kalanını anlaması zor olmadı,Allahtan :))
herneyse
diyeceğim o ki önümüz yılbaşı
bu da yetmezmiş gibi Alby'nin doğumgünü
ben ona nasıl bir sürpriz yapabilirim?
hediye olarak neler alabilirim???
yılbaşı için el emeği kar küresi yapıcam,istek olursa blogda da paylaşırım zaten
ama doğumgünü için de birşey düşünmek lazım...
kıyafet demeyin,bayramda aldığım sweatı bi kere bile giyinmedi.
Çerçeve,biblo,yastık gibi birşey de düşünmüyorum çünkü ev hayatı yok,geceleri otelde çalışıyo uyuyo,gündüz zaten hep dışarda.Evde ondan başkaları da var,hoş olmaz...
büyükçe birşey istemiyorum,yarın bigün uzaklara gönderirsem hiçyoktan benden hatıra diye taşısın yanında
saat gibi birşey de düşünmüyorum çünkü hala işsizim,kaliteli bir saat almaya param yok
imkansızlıklar içinde yüzüyorum anlayacağın günlük :(((
okuyucular bana yardımcı olurlar inşallah
bir ipucu: gezmeyi seviyo, en zevk aldığı hobisi dil öğrenmek ,bi de...
eeee bi de....
ne bileyim,hakkında çok da şey bilmiyorum ki işte,oğlak burcu bi erkek
ne alınır,ne yapılır???
ooooooffff off :(((
13 Aralık 2013 Cuma
( ACI ) bademli Kavala kurabiye
günlüükkkk
beni nasıl ezdiler bugün :(((
kendimi hayat sevince güzel filmindeki ayşecik gibi hissediyorum
diyodu ya: "eğlenmeye gittim,eğlendiler benimle"
bugün yemek kursum erken bitti
bir parantez açalım,evet yemek kursuna gidiyorum çünkü kabak sanıp salatalık almış birisiyim:)
herneyse,kar yüzünden az sayıda gelen vardı,az çeşit yemek yaptık.Böylece kurs herzamankinden 3 saat önce bitti.
bende dedim,üç saat üç saattir,Albyle olunca bana 3 gün gelir
eeee,ne demiş Alby enişteniz???
"15 dagga az,bir sene fazla.Senle 15 dagga ama bis sene"
=)))
herneyse bindim metroma gittim,önce beyefendinin karnını doyurduk,sonra da her zamanki kafemize gittik.
Bugün yaptığımız acıbademli kavala kurabiyesini ve makeronları yanımda getirmiştim,tatsın diye.
ellerimle beslerim ben onu ^^
iki çay söyledik,devamlı ağzına tıkıştırdım kurabiyeleri.Sonra bi ara da ben alayım,bakayım tadına dedim
:S
gerçekten de bayık bir tadı vardı:) zaten ben kurabiye de sevmem
makeronların tadına baktım,o biraz güzeldi ama dehşet şekerliydi.Bikaç tane daha peşpeşe yesem şeker komasına girerdim herhalde
Alby baktı,benim de yüzüm ekşidi yemeklerden, yememe hakkını kullanmaya cesaret edebildi:)
tabii ben sırf şımarıklığına ağzına tıkmaya devam ediyorum ..
bi ara "omryy" dedi, "inan çok lezzetli,afiyet olsun (eline sağlık demek istedi burada:) ama kurabiye şeker ,makeron şeker,sen şeker,bu kadar şeker bana fazla.Birazını da baban yesin,günah-canı çekmiştir.Eve götür kalanını"
=))
herneyse zaman geçti,yavaş yavaş kalkmaya başladık.
ben de söyleniyorum hala şakacıktan,sen benim yaptığım yemekleri yemiyosun-çünkü beni hiç sevmiyosun falan diye.
O sırada epeydir yakınımızda olan,bütün muhabbetimize istemese de kulak misafiri olan kafe sahibi "madem yemiyo,yapma bi daha buna yemek,yazıktır" dedi.
güldüm bende,kurabiye poşetini uzattım,ister misiniz diye,ikram ettim.
aldı,mutfağa gitti.
O sırada da biz garsonlarla falan sohbet etmeye başladık,demiştim ya biri Albynin eski arkadaşı.Çok da hoş,havalı bi çocuk...
"tekenerik" dedi bana,anlamadım. Bikaç kere tekrar edip eliyle koluyla da taklidini yapınca anladım "heee,teleferik" dedim,evet dedi
zannettim ki teleferiğe nasıl binecem diye adres falan soruyo.Meğer "kar yağıyo ne güzel,çocuğu teleferiğe bindirsene" diyomuş bana :))
hazır konuşuyoruz,makeron poşetimi çıkarttım.Demin mutfakta kurabiyemi tatmış olacaklar ki,iki adım geriye kaçtı. Bende ellerimle bi tanecik makeron yedirdim,yutana kadar da bekledim :)))
gerçi çıkışta Alby "ellerinle besledin" dedi soğuk soğuk,ben şaşırınca da "şaka yapıyorum bebeğim" dedi,güldü,öptü falan.
Anlamadım acaba kızdı da mı dedi,yoksa herzaman yaptığı gibi beni sinirlendirmeye mi çalıştı...
yoksa bu "rahat adam" tiplemeleri bir maske mi??
kişi kendinden bilirmiş işi derler ya,o hesap
şu slava denen kız iyiden iyiye canımı sıkar oldu,dün gece de gitmiş çocuğun oteline,resim falan çektirmiş,"shopla bana at" diye...
mesela alby bunu anlattığında "baştan aşağı şoplasam ne olur,yine çirkinsin diyemedin mi??" dedim.Sonra da espri yapmışım gibi güldüm falan.
oysa çok ciddiydim dediğimde :))
işte benim halet-i ruhiyem bu olduğu için Alby de aynı benim gibi midir,acaba gerçekten bozulmuş mudur çocuğa ellerimle tatlı vermeme falan diye düşünmedim değil
her neyse,konu yine dağıldı...
yazıyı yazmama,bu acılı başlığı atmama sebep olan olayı yazayım
biz ayaklanmış çalışanlarla sohbet ederken oranın sahibi çıktı mutfaktan
bana aynen şöyle dedi:
"yağı fazla
yumurtası çok
unun az
bademi yanmış
dibi tutmuş
çocuğun yemediği kadar varmış!"
bende ne diyim,elimdeki poşeti uzattım gözlerim dolu dolu
"ma..makeron??"
"istemez,belli ki bu işi bilmiyosun sen" dedi yemedi!!!!
:'(
beni nasıl ezdiler bugün :(((
kendimi hayat sevince güzel filmindeki ayşecik gibi hissediyorum
diyodu ya: "eğlenmeye gittim,eğlendiler benimle"
bugün yemek kursum erken bitti
bir parantez açalım,evet yemek kursuna gidiyorum çünkü kabak sanıp salatalık almış birisiyim:)
herneyse,kar yüzünden az sayıda gelen vardı,az çeşit yemek yaptık.Böylece kurs herzamankinden 3 saat önce bitti.
bende dedim,üç saat üç saattir,Albyle olunca bana 3 gün gelir
eeee,ne demiş Alby enişteniz???
"15 dagga az,bir sene fazla.Senle 15 dagga ama bis sene"
=)))
herneyse bindim metroma gittim,önce beyefendinin karnını doyurduk,sonra da her zamanki kafemize gittik.
Bugün yaptığımız acıbademli kavala kurabiyesini ve makeronları yanımda getirmiştim,tatsın diye.
ellerimle beslerim ben onu ^^
iki çay söyledik,devamlı ağzına tıkıştırdım kurabiyeleri.Sonra bi ara da ben alayım,bakayım tadına dedim
:S
gerçekten de bayık bir tadı vardı:) zaten ben kurabiye de sevmem
makeronların tadına baktım,o biraz güzeldi ama dehşet şekerliydi.Bikaç tane daha peşpeşe yesem şeker komasına girerdim herhalde
Alby baktı,benim de yüzüm ekşidi yemeklerden, yememe hakkını kullanmaya cesaret edebildi:)
tabii ben sırf şımarıklığına ağzına tıkmaya devam ediyorum ..
bi ara "omryy" dedi, "inan çok lezzetli,afiyet olsun (eline sağlık demek istedi burada:) ama kurabiye şeker ,makeron şeker,sen şeker,bu kadar şeker bana fazla.Birazını da baban yesin,günah-canı çekmiştir.Eve götür kalanını"
=))
herneyse zaman geçti,yavaş yavaş kalkmaya başladık.
ben de söyleniyorum hala şakacıktan,sen benim yaptığım yemekleri yemiyosun-çünkü beni hiç sevmiyosun falan diye.
O sırada epeydir yakınımızda olan,bütün muhabbetimize istemese de kulak misafiri olan kafe sahibi "madem yemiyo,yapma bi daha buna yemek,yazıktır" dedi.
güldüm bende,kurabiye poşetini uzattım,ister misiniz diye,ikram ettim.
aldı,mutfağa gitti.
O sırada da biz garsonlarla falan sohbet etmeye başladık,demiştim ya biri Albynin eski arkadaşı.Çok da hoş,havalı bi çocuk...
"tekenerik" dedi bana,anlamadım. Bikaç kere tekrar edip eliyle koluyla da taklidini yapınca anladım "heee,teleferik" dedim,evet dedi
zannettim ki teleferiğe nasıl binecem diye adres falan soruyo.Meğer "kar yağıyo ne güzel,çocuğu teleferiğe bindirsene" diyomuş bana :))
hazır konuşuyoruz,makeron poşetimi çıkarttım.Demin mutfakta kurabiyemi tatmış olacaklar ki,iki adım geriye kaçtı. Bende ellerimle bi tanecik makeron yedirdim,yutana kadar da bekledim :)))
gerçi çıkışta Alby "ellerinle besledin" dedi soğuk soğuk,ben şaşırınca da "şaka yapıyorum bebeğim" dedi,güldü,öptü falan.
Anlamadım acaba kızdı da mı dedi,yoksa herzaman yaptığı gibi beni sinirlendirmeye mi çalıştı...
yoksa bu "rahat adam" tiplemeleri bir maske mi??
kişi kendinden bilirmiş işi derler ya,o hesap
şu slava denen kız iyiden iyiye canımı sıkar oldu,dün gece de gitmiş çocuğun oteline,resim falan çektirmiş,"shopla bana at" diye...
mesela alby bunu anlattığında "baştan aşağı şoplasam ne olur,yine çirkinsin diyemedin mi??" dedim.Sonra da espri yapmışım gibi güldüm falan.
oysa çok ciddiydim dediğimde :))
işte benim halet-i ruhiyem bu olduğu için Alby de aynı benim gibi midir,acaba gerçekten bozulmuş mudur çocuğa ellerimle tatlı vermeme falan diye düşünmedim değil
her neyse,konu yine dağıldı...
yazıyı yazmama,bu acılı başlığı atmama sebep olan olayı yazayım
biz ayaklanmış çalışanlarla sohbet ederken oranın sahibi çıktı mutfaktan
bana aynen şöyle dedi:
"yağı fazla
yumurtası çok
unun az
bademi yanmış
dibi tutmuş
çocuğun yemediği kadar varmış!"
bende ne diyim,elimdeki poşeti uzattım gözlerim dolu dolu
"ma..makeron??"
"istemez,belli ki bu işi bilmiyosun sen" dedi yemedi!!!!
:'(
çorba
gece biricik Homy'mle konuşuyorum,
en birincim o benim,aynı evi paylaşmışlığımız,kedimiz kızgınlık döneminde "erkeeeek" diye ağlarken elimizde kedi kafesi çöp kenarlarından erkek kedi aramışlığımız,her gece ikide kahvaltı yapmışlığımız var <3 <3 <3
onunla ilgili bi yazı gelecek de,daha taslak aşamasında,yavaş yavaş tamamlamaya çalışıyorum.
Acelem de yok,zaten link de göndersem üşenir okumaz :)))
9 gündür düzenli aralıklarla arıyodum,anca ulaşabildim hanfendiye,gıcık yaaa
arıyorum meşgule atıyo,dönmüyo
mesaj atıyorum cevap vermiyo
faceden yazıyorum sallamıyo
ben de yüzsüzlükte nirvana yapar gibi aramaya devam ediyorum iki günde bir :)))
normal birisi olsa "konuşmak istemiyo herhalde" diye düşünür,ama ben bilirim ki o benimle konuşmamazlık yapmaz,o an meşguldür,sonra da unutmuştur.
unutur yani,meşhurdur onun unutmaları:))
bi kere bunun şehrine gidecektim,günlerdir söylüyorum "gelicem gelicem çarşamba günü" diye
ne olmuş??
çarşamba günü geleceğimi unutmuş :)))
üsüne üstlük arıyorum açmıyo da telefonlarımı!!
öyle yani,nevi şahsına münhasır birisidir ,
neden bilmiyorum ama başkasının gıcık olacağı bu tarz huylarına ben bayılıyorummm :))
herneyse, telefonda Homy'mle konuşuyorum,bir mesaj geldi Alby'den.
Homy de bi senedir ingilizce kursuna gidiyo.Hiç translatelerle uğraşmiim,hazır telefonda-ona sorayım dedim.
okudum bu ne demek diye:
way i feel about you never felt with anyone else
gelen cevap
"senin kanını dökmeden öldürmek istiyorum"
öyle de sakin sakin söylüyo ki:)
ne ne ne ne??? dedim
iddiasının da arkasında
"evet,öyle diyor:)" dedi.
"Homy dedim deli misin,neden bana öyle birşey demek istesin??"
neyse tekrar okudum , feel yerine kill anlamış.
başka bir anlam çıkarttı bu sefer...
* * *
telefonu kapattıktan sonra ne yazsam diye düşündüm bi süre.Sonra PLACE yazdım gönderdim :p
parayla değil sırayla demişler Alby efendiiii
teee ilişkimizin ilk haftasında üç ayrı yerden çevirip uzunca bi cümle yazmıştım beyefendiye.
Gelen cevap "place" idi
Allah Allaaah
place ne ola ki?
bakıyorum sözlüklere,yer demek
sağıma soluma soruyorm yer-mekan diyolar...
ertesi gün buluştuğumuzda ilk işim telefonu gösterip sormak oluyor "ne demek istedin?" diye
"heee" diyor, "ben anlamadım senin dediğini place yazdım"
burda adama kocaman bi HÖNK?? demezler mi sayın okuyucular
madem anlamadın soru işareti koy,anlamadım de..ne alaka nerden çıktı yani place yazmak :)))
herneyse
gün intikam günüdür dedim,bende place yazdım :p
mesajımı anlamayıp aradı sağolsun :))
bende ona attığı güzel mesaj için teşekkür edip ne yazdığını çok da anlayamadığımı söyledim
bana birşey söylemek istediğini ama türkçeye nasıl çevireceğini bilmediğini söyledi
ben de destekledim accık "hadi,,,anlarım ben" diye
"vermekk" diye başladı cümleye
içimden bir hesuphanallah çektim,yine başladık "amaaan,sevgilim o benim.Küfür edecek hali yok ya,elbet güzel birşey söylemiştir" mottosunu uygulamaya...
ne vermek hayatım? dedim
"kız vermek,zaman" dedi bu sefer
yine içinde kız zaman vermek geçen bazı kelimeler söyledi tek tek anlamlı olup aynı cümle içinde sıralanınca anlamsız olan.
"ya aslında xxxxeyşın demek istiyorum" dedi sonra da
"ne eyşın??"
"xxxx?eyşın"
"anlamadım bi tanem"
"yaa,güzel bir kelime..Arapçası da .. aammm... ihtimam (??????)"
"ihtimam??"
"evet,ne demek??"
"bilmiyorum hayatım.."
sonra bi anda bir aydınlanma geldi Alby'e,
"faiiizzz" dedi
"ney ney ney?" dedim
"işte o kelimeee" dedi gururla,"türkçe faizzz demek!!"
"yok bebeğim,faiz değildir o" dedim."Faiz bankalarla ilgili-çok başka birşey"
"hee öyle mi" dedi,canı sıkılmıştı. "neyse o zaman" dedi
üstelemedim,
zaten beynim olmuş çorba..
kapattık telefonu
yatağıma uzandım,anlam kurmaya çalışıyorum
xxxeyşın,ihtimam,faiz,kanını dökmeden öldürmek,faiz,place,feel,help ,hope, heeeeellllppp =)))
en birincim o benim,aynı evi paylaşmışlığımız,kedimiz kızgınlık döneminde "erkeeeek" diye ağlarken elimizde kedi kafesi çöp kenarlarından erkek kedi aramışlığımız,her gece ikide kahvaltı yapmışlığımız var <3 <3 <3
onunla ilgili bi yazı gelecek de,daha taslak aşamasında,yavaş yavaş tamamlamaya çalışıyorum.
Acelem de yok,zaten link de göndersem üşenir okumaz :)))
9 gündür düzenli aralıklarla arıyodum,anca ulaşabildim hanfendiye,gıcık yaaa
arıyorum meşgule atıyo,dönmüyo
mesaj atıyorum cevap vermiyo
faceden yazıyorum sallamıyo
ben de yüzsüzlükte nirvana yapar gibi aramaya devam ediyorum iki günde bir :)))
normal birisi olsa "konuşmak istemiyo herhalde" diye düşünür,ama ben bilirim ki o benimle konuşmamazlık yapmaz,o an meşguldür,sonra da unutmuştur.
unutur yani,meşhurdur onun unutmaları:))
bi kere bunun şehrine gidecektim,günlerdir söylüyorum "gelicem gelicem çarşamba günü" diye
ne olmuş??
çarşamba günü geleceğimi unutmuş :)))
üsüne üstlük arıyorum açmıyo da telefonlarımı!!
öyle yani,nevi şahsına münhasır birisidir ,
neden bilmiyorum ama başkasının gıcık olacağı bu tarz huylarına ben bayılıyorummm :))
herneyse, telefonda Homy'mle konuşuyorum,bir mesaj geldi Alby'den.
Homy de bi senedir ingilizce kursuna gidiyo.Hiç translatelerle uğraşmiim,hazır telefonda-ona sorayım dedim.
okudum bu ne demek diye:
way i feel about you never felt with anyone else
gelen cevap
"senin kanını dökmeden öldürmek istiyorum"
öyle de sakin sakin söylüyo ki:)
ne ne ne ne??? dedim
iddiasının da arkasında
"evet,öyle diyor:)" dedi.
"Homy dedim deli misin,neden bana öyle birşey demek istesin??"
neyse tekrar okudum , feel yerine kill anlamış.
başka bir anlam çıkarttı bu sefer...
* * *
telefonu kapattıktan sonra ne yazsam diye düşündüm bi süre.Sonra PLACE yazdım gönderdim :p
parayla değil sırayla demişler Alby efendiiii
teee ilişkimizin ilk haftasında üç ayrı yerden çevirip uzunca bi cümle yazmıştım beyefendiye.
Gelen cevap "place" idi
Allah Allaaah
place ne ola ki?
bakıyorum sözlüklere,yer demek
sağıma soluma soruyorm yer-mekan diyolar...
ertesi gün buluştuğumuzda ilk işim telefonu gösterip sormak oluyor "ne demek istedin?" diye
"heee" diyor, "ben anlamadım senin dediğini place yazdım"
burda adama kocaman bi HÖNK?? demezler mi sayın okuyucular
madem anlamadın soru işareti koy,anlamadım de..ne alaka nerden çıktı yani place yazmak :)))
herneyse
gün intikam günüdür dedim,bende place yazdım :p
mesajımı anlamayıp aradı sağolsun :))
bende ona attığı güzel mesaj için teşekkür edip ne yazdığını çok da anlayamadığımı söyledim
bana birşey söylemek istediğini ama türkçeye nasıl çevireceğini bilmediğini söyledi
ben de destekledim accık "hadi,,,anlarım ben" diye
"vermekk" diye başladı cümleye
içimden bir hesuphanallah çektim,yine başladık "amaaan,sevgilim o benim.Küfür edecek hali yok ya,elbet güzel birşey söylemiştir" mottosunu uygulamaya...
ne vermek hayatım? dedim
"kız vermek,zaman" dedi bu sefer
yine içinde kız zaman vermek geçen bazı kelimeler söyledi tek tek anlamlı olup aynı cümle içinde sıralanınca anlamsız olan.
"ya aslında xxxxeyşın demek istiyorum" dedi sonra da
"ne eyşın??"
"xxxx?eyşın"
"anlamadım bi tanem"
"yaa,güzel bir kelime..Arapçası da .. aammm... ihtimam (??????)"
"ihtimam??"
"evet,ne demek??"
"bilmiyorum hayatım.."
sonra bi anda bir aydınlanma geldi Alby'e,
"faiiizzz" dedi
"ney ney ney?" dedim
"işte o kelimeee" dedi gururla,"türkçe faizzz demek!!"
"yok bebeğim,faiz değildir o" dedim."Faiz bankalarla ilgili-çok başka birşey"
"hee öyle mi" dedi,canı sıkılmıştı. "neyse o zaman" dedi
üstelemedim,
zaten beynim olmuş çorba..
kapattık telefonu
yatağıma uzandım,anlam kurmaya çalışıyorum
xxxeyşın,ihtimam,faiz,kanını dökmeden öldürmek,faiz,place,feel,help ,hope, heeeeellllppp =)))
12 Aralık 2013 Perşembe
beynimin kıvrımlarını zorluyorsun,keşke sadece bunun için sevsem seni!
bu karlı kış gününde yine günümün güneşi Alby'mle birlikteydik,yolda ona birinden bahsederken crazy dedim.
Durdu, "bende onu soracaktım" gibi birşey söyledi
"crazy ganla" ne demek??
"kreyzi ganla mı?? öyle bir kelime yok ki türkçede"
"ya vaaaaar,herkes biliyo. kreyzi ganlı"
kreyzi ganlaa,kreyzi ganlıı, kreyzi ganloo
allah allah
hiç birşey gelmiyo aklıma,Alby de ısrarla benim bildiğimi iddia ediyor,herkes söylüyor diyor
derkennnnn
bir şimşek çakıyor ve doğru cevabı buluyorum
:))
size yazının sonuna kadar düşünme payı veriyorum :))
* *
bugün rutin bir gündü,her zamanki kafemize gittik,her zamanki yerimize oturduk,her zamanki içeceklerimizi içtik,her zamanki tavlamızı oynadık,her zamanki gibi yenileceğini anlayan Alby oyunu bozdu falan
:)
İki ayı bulsa da nihayet Alby ile kendimize ait bir sıradanlık yaratabildik...
bi ilişkide en sevdiğim şey rutin oluşturabilmektir <3
Tabii bu cümleyi benim gibi sevgili bulunca hemen eline harita alıp "hangi şehirleri gezebiliriz beraber " diye düşünen,farklı,ekstem şeyler bulabilmek için bi taraflarını yırtan biri söyleyince komik karşılıyo olabilirsiniz
ama bazı gelenekselleşmiş şeyler,bazı rutinler bana huzur veriyor
saçma ama "tanıdıklık" hissi veriyor,sonunun ne olduğunu biliyorum,kendimi güvende hissediyorum.
Alby ile mesela,hergün...
"işten çıkmadan ara" derim, benim yolum uzun.."işten çıktım" diye arar "hani çıkmadan arayacaktın" diye azarlarım "şimdi geldi Angin" der, "ben gelene kadar (eski çalıştığın) kafeye git bari" derim. "tamam,yaklaşınca ara" der, "metroya binince mesaj atarım,mesajı alınca bişey yaz da gördüğünü anlayım" derim, "tamam omry" der, metroya binmeden mesaj atarım cevap gelmez,bir mesaj daha atarım cevap gelmez,görmedi sanar ararım,utanmadan açar :)
beni aynı yerde bekler,aynı şekilde sarılırız,nereye gitsek diye düşünür düşünür sonra mutlaka herzamanki kafemize gideriz...
ne bileyim,bir rutinimiz var işte
ailemle masadaki yerlerimizin belli olması gibi
rutin...
ya da her pazar babamın kahvaltı hazırlayıp bizi uyandırması gibi, misyonunu artık sevmediğimiz halde sırf rutinimizden vazgeçmemek için Sabah gazetesi almamız gibi mesela
anlatabiliyo muyum???
aileyi aile,toplumu toplum,hatta dinleri din yapanın tekrarlana tekrarlana gelenekselleşen bazı ritüleler olduğunu düşünüyorum.
Oysa muhafazakar düşünce tarzına her zaman dil çıkartır, böööö yaparım,ama bazı şeyleri muhafaza etmek,gelenekseli korumak gerektiğini düşünürüm
oooffff off!!
herşeyim çelişki benim yaa,herşeyim ikilem!!
neyse,sonuç olarak sıradanlık güzeldir
ne kadar lüks otellerde de konaklasan,aylardır biriktirdiğin parayla çatır çatır tatil de yapsan evine adım atar atmaz içini bi sıcaklık kaplar ya, tuvalete girdiğinde "ulan , evinin tuvaleti gibisi de yok" dersin
heh,işte tam olarak bu,anlatmak istediğimmm :)
*crazy=deli,manyak
crazyganla= delikanlı :P
Durdu, "bende onu soracaktım" gibi birşey söyledi
"crazy ganla" ne demek??
"kreyzi ganla mı?? öyle bir kelime yok ki türkçede"
"ya vaaaaar,herkes biliyo. kreyzi ganlı"
kreyzi ganlaa,kreyzi ganlıı, kreyzi ganloo
allah allah
hiç birşey gelmiyo aklıma,Alby de ısrarla benim bildiğimi iddia ediyor,herkes söylüyor diyor
derkennnnn
bir şimşek çakıyor ve doğru cevabı buluyorum
:))
size yazının sonuna kadar düşünme payı veriyorum :))
* *
bugün rutin bir gündü,her zamanki kafemize gittik,her zamanki yerimize oturduk,her zamanki içeceklerimizi içtik,her zamanki tavlamızı oynadık,her zamanki gibi yenileceğini anlayan Alby oyunu bozdu falan
:)
İki ayı bulsa da nihayet Alby ile kendimize ait bir sıradanlık yaratabildik...
bi ilişkide en sevdiğim şey rutin oluşturabilmektir <3
Tabii bu cümleyi benim gibi sevgili bulunca hemen eline harita alıp "hangi şehirleri gezebiliriz beraber " diye düşünen,farklı,ekstem şeyler bulabilmek için bi taraflarını yırtan biri söyleyince komik karşılıyo olabilirsiniz
ama bazı gelenekselleşmiş şeyler,bazı rutinler bana huzur veriyor
saçma ama "tanıdıklık" hissi veriyor,sonunun ne olduğunu biliyorum,kendimi güvende hissediyorum.
Alby ile mesela,hergün...
"işten çıkmadan ara" derim, benim yolum uzun.."işten çıktım" diye arar "hani çıkmadan arayacaktın" diye azarlarım "şimdi geldi Angin" der, "ben gelene kadar (eski çalıştığın) kafeye git bari" derim. "tamam,yaklaşınca ara" der, "metroya binince mesaj atarım,mesajı alınca bişey yaz da gördüğünü anlayım" derim, "tamam omry" der, metroya binmeden mesaj atarım cevap gelmez,bir mesaj daha atarım cevap gelmez,görmedi sanar ararım,utanmadan açar :)
beni aynı yerde bekler,aynı şekilde sarılırız,nereye gitsek diye düşünür düşünür sonra mutlaka herzamanki kafemize gideriz...
ne bileyim,bir rutinimiz var işte
ailemle masadaki yerlerimizin belli olması gibi
rutin...
ya da her pazar babamın kahvaltı hazırlayıp bizi uyandırması gibi, misyonunu artık sevmediğimiz halde sırf rutinimizden vazgeçmemek için Sabah gazetesi almamız gibi mesela
anlatabiliyo muyum???
aileyi aile,toplumu toplum,hatta dinleri din yapanın tekrarlana tekrarlana gelenekselleşen bazı ritüleler olduğunu düşünüyorum.
Oysa muhafazakar düşünce tarzına her zaman dil çıkartır, böööö yaparım,ama bazı şeyleri muhafaza etmek,gelenekseli korumak gerektiğini düşünürüm
oooffff off!!
herşeyim çelişki benim yaa,herşeyim ikilem!!
neyse,sonuç olarak sıradanlık güzeldir
ne kadar lüks otellerde de konaklasan,aylardır biriktirdiğin parayla çatır çatır tatil de yapsan evine adım atar atmaz içini bi sıcaklık kaplar ya, tuvalete girdiğinde "ulan , evinin tuvaleti gibisi de yok" dersin
heh,işte tam olarak bu,anlatmak istediğimmm :)
*crazy=deli,manyak
crazyganla= delikanlı :P
10 Aralık 2013 Salı
fransız nezaketi
bugün yaşlı bir fransızla ahbaplık ettim
çok hoş,günüme renk katan bir olaydı <3
karşıdan karşıya geçmek için düğmeye basmıştım, ondan önce basıp düğmeye kadar yürüme zahmetinden kurtardığım için teşekkür etti,Albişiminki kadar şirin bir aksanı vardı,mavi gözlü... Altmışlı yaşlarında ama hayli yakışıklı,pamuk gibi biriydi :))
Bi süre ışığın yanmasını bekledik,sohbet ettik.
yolun karşısına geçtik,durağa yürüdük...
kırk yıllık ahbap gibiydik,adını sordum,Fransızca birşey söyledi.Sonra ben de söyledim adımı.
Eşinin adı da Ümitmiş,Nikah davetiyesine içinde ümit yazan romantik bir cümle yazdırmış,onu söyledi...
Biraz daha konuştuk,minübüsüm geldi,binmedim sohbet ediyoruz diye
"genç bayan" dedi, ben gelen arabaya binmeyince
"sizinle sohbet ediyoruz,lütfen beni yanlış anlamayın.Ben karıma deliler gibi aşığım"
haha =))
çapkın biri değilmiş,gençken de hiç çapkın değilmiş,ve eşini çok seviyormuş.
"hayırrr" dedim, "asla sizi yanlış anlamadım. çapkın değil,bir Fransız kadar naziksiniz" .
Sonra da acelemin olmadığını, minübüse o yüzden binmediğimi söyledim
"madem aceleniz yok,sizi eşimle tanıştırayım" dedi, cüzdanını açtı
biri siyah beyaz genç bir kadının, biri renkli,yaşını başını almış bir kadının vesikalığı olmak üzere iki resim gösterdi
"eşiniz çok güzelmiş" dedim
"siz de güzelsiniz,matmazel" dedi :)) "ama Ümid'imin içi de çok güzel,ben sizin içinizi bilmiyorum"
o sırada minübüsüm geldi,tanıştığıma çok memnun olduğumu söyleyip ayrıldım,
"şapkanızı kapatın genç bayan,hasta olacaksınız" diye seslendi arkamdan...
çok güzel ya, karısına aşkı gözlerinden okunuyordu,
çiçeği burnunda aşıklar olur ya hani,her önüne gelene sevgilisini anlatmak ister...
25 yıla rağmen bu beyefendi de aynen öyleydi
aşka inancım yeşerdi...
sonra tabii Alby'min yanına gittim.
Ona karşı bir soğukluk vardı içimde,nedensiz yere...
görünce geçti <3 <3
Fransız beyefendiyle olan muhabbetimi anlattım,çok hoşuna gitti.
kıskançlık nedir bilmiyo benim Alby'm ya,bu huyunu çok seviyorum.
Elalemin sevgilisi olsa başlamıştı "ne konuşuyosun elin adamıyla,bi de utanmadan bana anlatıyosun" diye...
kıskançlık demişken...
bir kız var,ismi Slava
onların dilinde selam anlamına geliyomuş,ben o yüzden "böyle isim mi olur" diye bok attım,Selami diyorum kıza :)))
kıskanmamı gerektirecek bi durumu var,yani kızın Alby'de gönlü var,facede slava <3 S ler falan
albynin annesiyle kızın anası da istiyo ki beraber olsunlar.Zaten bir akrabalık var...
Bu arada bir ayrıntı,Alby'nin abisiyle Slava'nın ablası da sevgili,hem de yıllar yılı...
Bugün Alby ile bir alışveriş merkezine gittik,Slavanın ablası da orada çalışıyor.
Ben gitmeye yakın "sen gittikten sonra onun yanına uğrarım belki" dedi.Bende yalancıktan kızmış gibi yaptım.
Ama yalancıktan yani,numara olduğu belli, ciglipaf gibi şişirdim yanakları...
sonra bana kızın yanına gitmeyeceğini söyledi
"hayııııırrr" dedim, "omry olur mu öyle şey.O senin abinin sevgilisi , ayıp yani kıskansam.Şaka yapıyorum ben.Sakın gitmemezlik yapma,buraya kadar gelmişken..."
eneeeem bir mutlu oldu bir mutlu oldu çocuk.
Yüzü aydınlandı resmen kıskanmadığımı görünce :)
O da benim gibi ya,dayanamıyo böyle şeylere.
...
Dün gece de aradım aradım meşgule atıyo telefonu,gıcık olmuştum.
Meğer saçma bitakım işlerle uğraşmış,nasıl anlatsam...
mafya tarzı esrarkeş adamlar var,bu aralar onun çalıştığı otele dadanan...
Geçen bi sebepten ötürü tehdit etmişlerdi de,dün gece de bikaç adam toplayıp gelmişler.
"çok korktum" dedi.
eneeem,diye yanaklarını sıktım.Benim aşkım korkmuş mu...
"korktum tabi" dedi," van damme miyim ben?ceki cen miyim,napayım üç adama??"
=))
Ama çok tuhaf bir şeytan tüyü var Alby'nin.Herkesin suyuna gidebiliyo,bu yüzden onu sevmeyen yoktur diyebilirim.
O adamlarla da öyle bir hale gelmiş ki gecenin sonunda , adam adresini yazmış "benim muhit burası,bir mesele olursa kapımı çal,çayımı iç.Biz çözeriz meseleyi" demiş.
Ayrılırken de bi dolu bahşiş bırakmış
anlayacağınz bi tane de mafya kankası oldu sevgilimin,pek şenim :P :P
çok hoş,günüme renk katan bir olaydı <3
karşıdan karşıya geçmek için düğmeye basmıştım, ondan önce basıp düğmeye kadar yürüme zahmetinden kurtardığım için teşekkür etti,Albişiminki kadar şirin bir aksanı vardı,mavi gözlü... Altmışlı yaşlarında ama hayli yakışıklı,pamuk gibi biriydi :))
Bi süre ışığın yanmasını bekledik,sohbet ettik.
yolun karşısına geçtik,durağa yürüdük...
kırk yıllık ahbap gibiydik,adını sordum,Fransızca birşey söyledi.Sonra ben de söyledim adımı.
Eşinin adı da Ümitmiş,Nikah davetiyesine içinde ümit yazan romantik bir cümle yazdırmış,onu söyledi...
Biraz daha konuştuk,minübüsüm geldi,binmedim sohbet ediyoruz diye
"genç bayan" dedi, ben gelen arabaya binmeyince
"sizinle sohbet ediyoruz,lütfen beni yanlış anlamayın.Ben karıma deliler gibi aşığım"
haha =))
çapkın biri değilmiş,gençken de hiç çapkın değilmiş,ve eşini çok seviyormuş.
"hayırrr" dedim, "asla sizi yanlış anlamadım. çapkın değil,bir Fransız kadar naziksiniz" .
Sonra da acelemin olmadığını, minübüse o yüzden binmediğimi söyledim
"madem aceleniz yok,sizi eşimle tanıştırayım" dedi, cüzdanını açtı
biri siyah beyaz genç bir kadının, biri renkli,yaşını başını almış bir kadının vesikalığı olmak üzere iki resim gösterdi
"eşiniz çok güzelmiş" dedim
"siz de güzelsiniz,matmazel" dedi :)) "ama Ümid'imin içi de çok güzel,ben sizin içinizi bilmiyorum"
o sırada minübüsüm geldi,tanıştığıma çok memnun olduğumu söyleyip ayrıldım,
"şapkanızı kapatın genç bayan,hasta olacaksınız" diye seslendi arkamdan...
çok güzel ya, karısına aşkı gözlerinden okunuyordu,
çiçeği burnunda aşıklar olur ya hani,her önüne gelene sevgilisini anlatmak ister...
25 yıla rağmen bu beyefendi de aynen öyleydi
aşka inancım yeşerdi...
sonra tabii Alby'min yanına gittim.
Ona karşı bir soğukluk vardı içimde,nedensiz yere...
görünce geçti <3 <3
Fransız beyefendiyle olan muhabbetimi anlattım,çok hoşuna gitti.
kıskançlık nedir bilmiyo benim Alby'm ya,bu huyunu çok seviyorum.
Elalemin sevgilisi olsa başlamıştı "ne konuşuyosun elin adamıyla,bi de utanmadan bana anlatıyosun" diye...
kıskançlık demişken...
bir kız var,ismi Slava
onların dilinde selam anlamına geliyomuş,ben o yüzden "böyle isim mi olur" diye bok attım,Selami diyorum kıza :)))
kıskanmamı gerektirecek bi durumu var,yani kızın Alby'de gönlü var,facede slava <3 S ler falan
albynin annesiyle kızın anası da istiyo ki beraber olsunlar.Zaten bir akrabalık var...
Bu arada bir ayrıntı,Alby'nin abisiyle Slava'nın ablası da sevgili,hem de yıllar yılı...
Bugün Alby ile bir alışveriş merkezine gittik,Slavanın ablası da orada çalışıyor.
Ben gitmeye yakın "sen gittikten sonra onun yanına uğrarım belki" dedi.Bende yalancıktan kızmış gibi yaptım.
Ama yalancıktan yani,numara olduğu belli, ciglipaf gibi şişirdim yanakları...
sonra bana kızın yanına gitmeyeceğini söyledi
"hayııııırrr" dedim, "omry olur mu öyle şey.O senin abinin sevgilisi , ayıp yani kıskansam.Şaka yapıyorum ben.Sakın gitmemezlik yapma,buraya kadar gelmişken..."
eneeeem bir mutlu oldu bir mutlu oldu çocuk.
Yüzü aydınlandı resmen kıskanmadığımı görünce :)
O da benim gibi ya,dayanamıyo böyle şeylere.
...
Dün gece de aradım aradım meşgule atıyo telefonu,gıcık olmuştum.
Meğer saçma bitakım işlerle uğraşmış,nasıl anlatsam...
mafya tarzı esrarkeş adamlar var,bu aralar onun çalıştığı otele dadanan...
Geçen bi sebepten ötürü tehdit etmişlerdi de,dün gece de bikaç adam toplayıp gelmişler.
"çok korktum" dedi.
eneeem,diye yanaklarını sıktım.Benim aşkım korkmuş mu...
"korktum tabi" dedi," van damme miyim ben?ceki cen miyim,napayım üç adama??"
=))
Ama çok tuhaf bir şeytan tüyü var Alby'nin.Herkesin suyuna gidebiliyo,bu yüzden onu sevmeyen yoktur diyebilirim.
O adamlarla da öyle bir hale gelmiş ki gecenin sonunda , adam adresini yazmış "benim muhit burası,bir mesele olursa kapımı çal,çayımı iç.Biz çözeriz meseleyi" demiş.
Ayrılırken de bi dolu bahşiş bırakmış
anlayacağınz bi tane de mafya kankası oldu sevgilimin,pek şenim :P :P
8 Aralık 2013 Pazar
beyoğluna akmak lazım :p
12ye kadar dışarıda olmaya izin aldığım güzel gece
şirin gece =))
annem böyle esnek davrandığı zamanlar tası tarağı toplayıp dış hatlardan ilk uçağa koşma hayallerimden vazgeçesim geliyo,evlenene kadar ailemin evinde yaşayıp gidebilirmişim,bunda ne varmış ki gibi geliyo .
Hele kapıyı surat asarak değil güler yüzüyle açmıyo mu,
uyyyyy,
nazarlar değmesin <3
gelelimm gecemizin güzelliğine
Önce bi paramızı saydık,geçen geceki gibi bulaşık yıkamak zorunda kalmayalım diye :)))
ortahalli bir mekanda birbuçuk saat oturabilirdik bu parayla ^^
şuraya mı girsek?buraya mı girsek? derken açıkhavada güzell, şirinn miniminnacik bir bar bulduk,
Canlımüzik de var
miisssler gibi <3
ben tabii her şarkıya eşlik ediyorum,neşem yerinde
Bi ara feridun düzağaçın "yağmur yağsaaa ,uykum kaçsaaa
bir kuş konsa badi parmağıma" şarkısı çaldı
Alby kulağıma eğildi "çok uzağa da gitsem bu şarkıları duydumsa.Aklıma sen gelecek" dedi
bende "sen çok uzakta bu şarkıyı nerden duyacan,deli" dedim.
sonra da ekledim "duysan da tanımazsın ki,sözleri anlıyo musun?"
"tanırım! yağmur diyo,parmak diyo.Finger! demiyo mu???"
=)))
çok şirin benim Albişim ya,Allah ağzımızın tadını bozmasın inşallah <3
oturalı yarım saat olmuş,biz de yeni siparişleri tam vermiştik ki
PAT
elektrikler kesildi!
hem de bütün ara sokak boyunca
kapkaranlıktı taksim,harika bir andı :)
Bizim müzisyen şarkısına devam etti,tabii elektronik gitar-davul falan susmuştu,kendi güzel sesiyle
bizler de katıldık,kimi çakmağıyla ışık tuttu kimi telefonuyla
böyle bir saate yakın eğlendik
ama hakikaten eğlendik :))
çok güzel,büyülü bir andı...
bi süre sonra kalktık,cadde boyunca dolaşmaya başladık
azıcık çakırkeyf olmuşum,devamlı yan çize çize yürüdüm,arada "sen benden utanıyosun" dedim,ağladım :)) :))
sanırım çakırkeyfliği bi doz aşmışım :-P
sonra bizim kafemize gittik,her buluşmada gittiğimiz yere
garsonlar falan arkadaşımız,hatta biri Albynin eski arkadaşı :-P
hareketli bir müzik çalıyodu içeride "oynayim mı???" dedim
o da bunu "tavla oynayalım mı" anlamış,açtı tavlayı
tabii bende tavla oynayacak hal olmadığını anlaması uzun sürmedi.
sonra bir kahve geldi
"bu şekersiz olanı" dedi adam,oysa benimki şekerli olacaktı.
Yine tosarttım yüzümü,gözlerim doldu
"neden önce seninkini getirdiler???" dedim. "bunlar beni sevmiyo mu???" :((((
haha,ne salağım ya :)
Sonra da uykum geldi,uyudum albynin omzunda biraz
üfff...
rezil oldum gül gibi kafeme ya
keşke başka biyere gitseydik...
Sonra hem uykum açılsın hem de temiz hava alayım diye dışarı çıktık,yürüdük,yürüdük,konuştuk..
gerçekten de iyi geldi
bu arada Alby'nin mesai saati gelmişti,nöbeti biten arkadaşı devamlı aramaya başladı.
İşte o zamandan bir kuple muhabbet:
-beni bırakacak mısın??
+ne?? seni asla bırakmıcam!!
hayırr yani durağa :) otele geç kaldın ya
...Ayy bi de korktuğum bişey anlatayım.
Ayrılmak üzereyiz,Alby otele geç kalmıştı çünkü
O yüzden ayrılacağımız yere doğru koşuyoduk iki polis bizi durdurdu
"hooop,gençler nereye?"
bu salak da otele demez mi!!
saf ya,valla çok saf benim sevgilim.
polisler de birbirine baktı ,bende "xyz otelinde çalışıyoruz,mesai saatimiz geldi,yetişmek için koşuyoduk" dedim.Ya da bu anlama gelen bişeyler.Polisler gene birbirine baktı,en son "tamam tamam gidin" dedi biri.
Polislerden ayrıldıktan sonra payladım accık Alby'i, "neden otele diyosun,işe desene.Polis nerden bilsin otelde çalıştığını"
di mi ama ya,
polis de neden durdurdu acaba bizi
her koşana "hoop nereye" diyeceklerse işleri zor.Hem koşmak yasak mı yani
sinir oldum :))
Öyle işte günlükcan
biraz tuhaf biraz saçma ama çok eğlenceli bi gece geçirdim
aynı benim gibi, tuhaf-saçma-eğlenceli :p
şirin gece =))
annem böyle esnek davrandığı zamanlar tası tarağı toplayıp dış hatlardan ilk uçağa koşma hayallerimden vazgeçesim geliyo,evlenene kadar ailemin evinde yaşayıp gidebilirmişim,bunda ne varmış ki gibi geliyo .
Hele kapıyı surat asarak değil güler yüzüyle açmıyo mu,
uyyyyy,
nazarlar değmesin <3
gelelimm gecemizin güzelliğine
Önce bi paramızı saydık,geçen geceki gibi bulaşık yıkamak zorunda kalmayalım diye :)))
ortahalli bir mekanda birbuçuk saat oturabilirdik bu parayla ^^
şuraya mı girsek?buraya mı girsek? derken açıkhavada güzell, şirinn miniminnacik bir bar bulduk,
Canlımüzik de var
miisssler gibi <3
ben tabii her şarkıya eşlik ediyorum,neşem yerinde
Bi ara feridun düzağaçın "yağmur yağsaaa ,uykum kaçsaaa
bir kuş konsa badi parmağıma" şarkısı çaldı
Alby kulağıma eğildi "çok uzağa da gitsem bu şarkıları duydumsa.Aklıma sen gelecek" dedi
bende "sen çok uzakta bu şarkıyı nerden duyacan,deli" dedim.
sonra da ekledim "duysan da tanımazsın ki,sözleri anlıyo musun?"
"tanırım! yağmur diyo,parmak diyo.Finger! demiyo mu???"
=)))
çok şirin benim Albişim ya,Allah ağzımızın tadını bozmasın inşallah <3
oturalı yarım saat olmuş,biz de yeni siparişleri tam vermiştik ki
PAT
elektrikler kesildi!
hem de bütün ara sokak boyunca
kapkaranlıktı taksim,harika bir andı :)
Bizim müzisyen şarkısına devam etti,tabii elektronik gitar-davul falan susmuştu,kendi güzel sesiyle
bizler de katıldık,kimi çakmağıyla ışık tuttu kimi telefonuyla
böyle bir saate yakın eğlendik
ama hakikaten eğlendik :))
çok güzel,büyülü bir andı...
bi süre sonra kalktık,cadde boyunca dolaşmaya başladık
azıcık çakırkeyf olmuşum,devamlı yan çize çize yürüdüm,arada "sen benden utanıyosun" dedim,ağladım :)) :))
sanırım çakırkeyfliği bi doz aşmışım :-P
sonra bizim kafemize gittik,her buluşmada gittiğimiz yere
garsonlar falan arkadaşımız,hatta biri Albynin eski arkadaşı :-P
hareketli bir müzik çalıyodu içeride "oynayim mı???" dedim
o da bunu "tavla oynayalım mı" anlamış,açtı tavlayı
tabii bende tavla oynayacak hal olmadığını anlaması uzun sürmedi.
sonra bir kahve geldi
"bu şekersiz olanı" dedi adam,oysa benimki şekerli olacaktı.
Yine tosarttım yüzümü,gözlerim doldu
"neden önce seninkini getirdiler???" dedim. "bunlar beni sevmiyo mu???" :((((
haha,ne salağım ya :)
Sonra da uykum geldi,uyudum albynin omzunda biraz
üfff...
rezil oldum gül gibi kafeme ya
keşke başka biyere gitseydik...
Sonra hem uykum açılsın hem de temiz hava alayım diye dışarı çıktık,yürüdük,yürüdük,konuştuk..
gerçekten de iyi geldi
bu arada Alby'nin mesai saati gelmişti,nöbeti biten arkadaşı devamlı aramaya başladı.
İşte o zamandan bir kuple muhabbet:
-beni bırakacak mısın??
+ne?? seni asla bırakmıcam!!
hayırr yani durağa :) otele geç kaldın ya
...Ayy bi de korktuğum bişey anlatayım.
Ayrılmak üzereyiz,Alby otele geç kalmıştı çünkü
O yüzden ayrılacağımız yere doğru koşuyoduk iki polis bizi durdurdu
"hooop,gençler nereye?"
bu salak da otele demez mi!!
saf ya,valla çok saf benim sevgilim.
polisler de birbirine baktı ,bende "xyz otelinde çalışıyoruz,mesai saatimiz geldi,yetişmek için koşuyoduk" dedim.Ya da bu anlama gelen bişeyler.Polisler gene birbirine baktı,en son "tamam tamam gidin" dedi biri.
Polislerden ayrıldıktan sonra payladım accık Alby'i, "neden otele diyosun,işe desene.Polis nerden bilsin otelde çalıştığını"
di mi ama ya,
polis de neden durdurdu acaba bizi
her koşana "hoop nereye" diyeceklerse işleri zor.Hem koşmak yasak mı yani
sinir oldum :))
Öyle işte günlükcan
biraz tuhaf biraz saçma ama çok eğlenceli bi gece geçirdim
aynı benim gibi, tuhaf-saçma-eğlenceli :p
7 Aralık 2013 Cumartesi
sinir bozucu pıtır pıtır çiftler :-/ ve bakışaçısı farkı
Mutlu çift iticiliği diye birşey var bence günlük.
Benim bloğumu okuduğuna göre sence olmayabilir tabii:))
Bende farkındayım ki bloğum baştan aşağı alby de alby,aşkım da aşkım...
vıcık vıcık sevgili muhebbetiyle dolu :(((
bende isterdim bu blogda her telden farklı farklı şeylerden; tuhaf dünya görüşümden,toplum eleştirilerimden,siyasi fikirlerimden,inanç konusunda sorunlarımdan bahsedeyim,okunabilir-beni yansıtan bir bloğum olsun.
Ama ne yapayım.
olmuyor..
Hani eski masallarda ağzını açınca ağzından böcekler çirkinlikler çıkan karakterler olur ya,bi de onun zıttı ağzını açar açmaz papatyalar çiçekler hoş kokular saçan iyi karakterler olur.İşte ben de son zamanlarda ağzımı ne zaman açsam Alby çıkıyor!!
Albym şöyle,Albymle üç dili de yarım yamalak harmanladığımız dilimiz böyle...
Durduramıyorum ki kendimi,
bu durum da sinirimi bozuyor...
itici durduğumu düşünüyorum.
Ama bu teoride bir iticilik.İşin aslı pratiğe döktüğünde son derece sevimli olduğumu düşünüyorum hala ,bu hallerimle bile^^
yine deee beyne yerleşmiş,kazınmış kalıplar var ya...
her ne kadar ben de öyle olsam da,hatta önde gidip bayrak taşıyanı olsam da
hayatının merkezine sevgilisini koymuş,dilinden sevgilisini düşürmeyen insanlara bir gıcıklığımın olduğu doğrudur :)))
hele ki cicim ayındakiler
cicim ayında bir kızı yolda görsem tanır,yönümü değiştiririm.
Hem de bu miyop halimle..
Herneyse
gelelim fasulyenin faydalarına:P :P
Şimdi hayatımda Alby var ve çift buluşmaları yapmayı da çok seviyorum
istiyorum ki herkes birisiyle sevgili olsun,mutlu olsun :P
eskiden herkes ayakları üstünde dursun,gezsin-keşfetsin,mutlu olsun isterdim oysa^^
çook çelişkili ruh halleri içindeyim anlayacağın
Şimdi mi??
Şimdi mutlu çift görünce mutlu oluyorum,hayat enerjisi veriyolar bana.Metroda sarılan,şirin şirin bakışan çiftler görünce mesela,iner inmez Forrest Gump gibi koşasım geliyo,daha hızlı koşayım da bi an önce ben de Albişe kavuşayım,tek değil çift olayım diye :P
hayat işte
her dediğini yutturuyo insana
Benim bloğumu okuduğuna göre sence olmayabilir tabii:))
Bende farkındayım ki bloğum baştan aşağı alby de alby,aşkım da aşkım...
vıcık vıcık sevgili muhebbetiyle dolu :(((
bende isterdim bu blogda her telden farklı farklı şeylerden; tuhaf dünya görüşümden,toplum eleştirilerimden,siyasi fikirlerimden,inanç konusunda sorunlarımdan bahsedeyim,okunabilir-beni yansıtan bir bloğum olsun.
Ama ne yapayım.
olmuyor..
Hani eski masallarda ağzını açınca ağzından böcekler çirkinlikler çıkan karakterler olur ya,bi de onun zıttı ağzını açar açmaz papatyalar çiçekler hoş kokular saçan iyi karakterler olur.İşte ben de son zamanlarda ağzımı ne zaman açsam Alby çıkıyor!!
Albym şöyle,Albymle üç dili de yarım yamalak harmanladığımız dilimiz böyle...
Durduramıyorum ki kendimi,
bu durum da sinirimi bozuyor...
itici durduğumu düşünüyorum.
Ama bu teoride bir iticilik.İşin aslı pratiğe döktüğünde son derece sevimli olduğumu düşünüyorum hala ,bu hallerimle bile^^
yine deee beyne yerleşmiş,kazınmış kalıplar var ya...
her ne kadar ben de öyle olsam da,hatta önde gidip bayrak taşıyanı olsam da
hayatının merkezine sevgilisini koymuş,dilinden sevgilisini düşürmeyen insanlara bir gıcıklığımın olduğu doğrudur :)))
hele ki cicim ayındakiler
cicim ayında bir kızı yolda görsem tanır,yönümü değiştiririm.
Hem de bu miyop halimle..
- En büyük belirtisi yüzde şapşalcana bir gülümseme,
- Her bulduğuna yapışıp delice bir konuşma isteği.
- Siz "konuşmaya amma hevesliymiş,kaç aydır içinde tutuyo acaba gariban" diye düşünürken gelen bir mesajla sizi tiktiredip anında telefonuyla bütünleşebilmesi
- Devamlı sevgilisinden bahsetmesi,bu da yetmezmiş gibi araya girdiğinizde ya da telefon molası verdiğinizde "belki unutmuştur" düşüncenizin her seferinde yerle yeksan olması,ne kadar mola verirse versin sevgilisini anlatmaya aynı cümleden devam edebilme yetisi
- Sevgilisinin aaaaaadeta gökten inen bir melaike olduğuna , onun pür-i pak,kusursuz,günahsız bir insan olduğuna inanması
- Gelecek planları yapıp,sanki sizi çok ilgilendiriyomuş gibi bunları ballandıra ballandıra anlatması
Ve son olarak ,onu en itici kılan özellik
- Devamlı pohpohlanmaktan ve sevgilisinin iltifatlarından kalkan koca poposu,dünyanın kendi merkezi etrafında döndüğünü düşünmesi
Bu ve bunun gibi maddelerden ötürü ben cicim aylarındaki insanlarla birarada olmayı pek istemem.Yeni sevgili yapmış arkadaşın yanına gitmek istemem mesela "beynimi s.kecek şimdi aşkından bahsede bahsede" derim :P
En yakın arkadaşıma (mesela ev arkadaşım) sevgilisinin mükemmelliklerini anlattığında "cicim ayların geçsin de öyle gel" demiş birisiyim :)))
peki bunun nedeni ney?
ben kalbimin kırıklığına yoruyorum.
küçüklambaciniyle mesela,mükemmel ötesi bir ilişkimiz vardı.Yanıma gelebilmek için her seferinde 1 otostopla köye,1 minübüsle ilçeye,1 otobüsle havaalanına,1 uçakla ankaraya,1 otobüsle benim şehrime ve 1 minübüsle evime gelirdi.
Ve buna rağmen gocunmak,yakınmak şöyle dursun çaldığı kapıyı açan ben olduğum için şükrederdi.
Ya da ben ona gitmişsem ayak parmaklarımı sever öperdi "sen bu ayacıklarla mı geldin" diye.Saatlerce konuşmalar,aşk mektupları,hediyeler,devamlı şükretmeler...
ne oldu?
Sonuç hüsran
doya doya cicim aylarımızı yaşayıp,cicim ayı biter bitmez de ayrıldık.
O yüzden belki de dinlemek istemiyodum kimseyi
hem anlattıkları hikayeler bana,benim hikayeme oranla çok basit geliyordu,hem hayranlıkla anlattıkları çocuklar benim lamba cinimin en kötü zamanlarının bile eline su dökemezdi.
e daha neyini dinleyim??
yani üç aya sorunlar başlayınca göreceksin ki ilahlaştırdığın adam afrika totemine dönmüş :) yine gelip bana kötüleyeceksin sevgilini..
di mi ama :p
bu nedenle mesela Lima'ya çokça kez "cicim ayın geçsin öyle gel" demişimdir..
Bi de arkadaşların sevgilisine uyuz olma durumlarım var
çok antikayım yaaa:)
alttaki twit Gülperinin sevgilisine ithafen atılmıştı mesela:)Tabii peri takip etmiyo ya,yazıyodum rahatça :p :p
hee , sonradan tanıdım sevdim,o ayrı bir konu.
Hatta enişteci oldum,Peri bi konudan yakındığında hemen Erdiye hak veriyorum,eskiden böyle miydim
hey gidi heyyy =))
peki bunun nedeni ney?
ben kalbimin kırıklığına yoruyorum.
küçüklambaciniyle mesela,mükemmel ötesi bir ilişkimiz vardı.Yanıma gelebilmek için her seferinde 1 otostopla köye,1 minübüsle ilçeye,1 otobüsle havaalanına,1 uçakla ankaraya,1 otobüsle benim şehrime ve 1 minübüsle evime gelirdi.
Ve buna rağmen gocunmak,yakınmak şöyle dursun çaldığı kapıyı açan ben olduğum için şükrederdi.
Ya da ben ona gitmişsem ayak parmaklarımı sever öperdi "sen bu ayacıklarla mı geldin" diye.Saatlerce konuşmalar,aşk mektupları,hediyeler,devamlı şükretmeler...
ne oldu?
Sonuç hüsran
doya doya cicim aylarımızı yaşayıp,cicim ayı biter bitmez de ayrıldık.
O yüzden belki de dinlemek istemiyodum kimseyi
hem anlattıkları hikayeler bana,benim hikayeme oranla çok basit geliyordu,hem hayranlıkla anlattıkları çocuklar benim lamba cinimin en kötü zamanlarının bile eline su dökemezdi.
e daha neyini dinleyim??
yani üç aya sorunlar başlayınca göreceksin ki ilahlaştırdığın adam afrika totemine dönmüş :) yine gelip bana kötüleyeceksin sevgilini..
di mi ama :p
bu nedenle mesela Lima'ya çokça kez "cicim ayın geçsin öyle gel" demişimdir..
çok antikayım yaaa:)
alttaki twit Gülperinin sevgilisine ithafen atılmıştı mesela:)Tabii peri takip etmiyo ya,yazıyodum rahatça :p :p
hee , sonradan tanıdım sevdim,o ayrı bir konu.
Hatta enişteci oldum,Peri bi konudan yakındığında hemen Erdiye hak veriyorum,eskiden böyle miydim
hey gidi heyyy =))
Herneyse
gelelim fasulyenin faydalarına:P :P
Şimdi hayatımda Alby var ve çift buluşmaları yapmayı da çok seviyorum
istiyorum ki herkes birisiyle sevgili olsun,mutlu olsun :P
eskiden herkes ayakları üstünde dursun,gezsin-keşfetsin,mutlu olsun isterdim oysa^^
çook çelişkili ruh halleri içindeyim anlayacağın
Şimdi mi??
Şimdi mutlu çift görünce mutlu oluyorum,hayat enerjisi veriyolar bana.Metroda sarılan,şirin şirin bakışan çiftler görünce mesela,iner inmez Forrest Gump gibi koşasım geliyo,daha hızlı koşayım da bi an önce ben de Albişe kavuşayım,tek değil çift olayım diye :P
hayat işte
her dediğini yutturuyo insana
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)